Son devirde yetişen din adamlarından. Fakir bir çiftçi ailesinin çocuğudur. Babası Hasan Efendidir.
1912 senesinde Bulgaristan’ın Şumnu vilayetine bağlı Kalaycı köyünde doğdu. 1983’te İstanbul’da
vefat etti.
İlk tahsilini doğduğu yerde, rüşdiye yani orta tahsilini köyüne yakın Ekizce köyünde bitirdi. Babası dini
ilimlere ve alimlere son derece bağlı olduğundan onu orta tahsilinden sonra Şumnu’daki Nüvvab
Mektebine gönderdi. Nüvvab Mektebinin dört senelik orta, beş senelik lise, üç senelik yüksek kısmını
bitirdi. 1936 senesinde iki arkadaşı ile birlikte ihtisas için Mısır’a gitti. Orada beş sene kadar kalıp
Ezher Üniversitesinin Şeriat Fakültesini (İslam Hukuku) bitirdi.
1942 senesinde Bulgaristan’a dönüp, Nüvvab Mektebinin lise ve yüksek kısımlarına öğretim üyesi
olarak tayin edildi. 1944 senesinde Bulgaristan Ruslar tarafından işgal edilip, hükumet idaresi
komünistlerin eline geçmesinden sonra, mektep müdürü istifa etti. Yerine Ahmed Davudoğlu tayin
edildi. İki sene müddetle grevci talebelerle uğraşarak vazifesini sürdüren Davudoğlu, Şumnu Milis
(yani komünist) kumandanı tarafından gizlice Türkiye casusluğu ile suçlandırılarak tutuklandı. Casus
şebekesi kurmak ve işletmekle itham edilen Davudoğlu, yargılanmak üzere Sofya’daki Divan-ı Harbe
gönderildi. Ağır ve işkenceli şartlar altında on yedi gün sorguya çekildikten sonra Sofya idaresine
teslim edildi. İşkence ve yeni soruşturmalardan sonra, diğer tutuklularla birlikte Rosista Vadisindeki
toplama kampına gönderildi. Bu kampta 4-5 ay kadar köleler gibi çalıştırılan Davudoğlu, hastalığı
sebebiyle tahliye edildi ve Şumnu’daki Nüvvab Mektebi Müdürlüğü vazifesine iade edildi. Bir vesile ile
müdürlükten istifa ederek, bir kaç sene öğretmenlik yaptı. Şumnu idaresinin baskısı ve güç şartlar
altında vazifesini sürdüren Davudoğlu, Türk konsolosluğuna müracaat ederek iltica isteğinde bulundu.
Aylarca uğraşıp bekledikten sonra 1949 senesi sonunda dört kişilik aile fertleriyle birlikte Türkiye’ye
göç etmesine izin verildi.
Türkiye’ye göç ettikten sonra, ilk seneler bir hayli maddi sıkıntı çekti. Bilahare İstanbul Yedikule’deki
Küçükefendi Camiine imam ve hatib tayin edildi. Daha sonra Diyanet İşleri Başkanlığında gezici vaiz
olarak vazife aldı. Bu vazifede sekiz ay kaldıktan sonra Bursa Orhangazi Müftülüğüne tayin edildi. Üç
sene sonra kendi isteği üzerine İstanbul Fatih Camii Kütüphanesi memurluğuna, bir müddet sonra da
kütüphane baş memurluğuna getirildi. Fatih Kütüphanesi Süleymaniye Kütüphanesine ilhak edilince,
Davudoğlu oranın memuru oldu. Aynı zamanda İstanbul İmam-Hatib okulunda ders okuttu. 1959
senesinde İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünün açılması üzerine bu okula öğretim üyesi ve müdür
yardımcısı olarak tayin edildi. On sene müddetle Arap Dil ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı. Bir kaç sene
müdür başyardımcılığı ve müdür olarak vazife yaptı, emekli oldu. 1967 senesinde Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından Konya’da açılan İl Müftüleri Seminerinde laikliğe aykırı konuştu iddiası ile
hakkında açılan dava neticesinde 1 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. 1983’te İstanbul’da vefat etti.
Zamanımızın ilim adamlarından olan Ahmed Davudoğlu, Bulgarca ve Arapça bilirdi. İslamiyeti içeriden
yıkmaya yönelik, dinde reformculuk ve mezhepsizlik fitnesine karşıydı. Bu fikirleri ortaya atan
Cemaleddin-i Efgani, Muhammed Abduh ve onların yolunda giden günümüz mezhepsizlerine ilmi
cevaplar vermiştir. Böyle kimselerin yeterli dini tahsil görmediklerini, etrafın propagandalarına
aldandıklarını yazılarında belirtmiştir.
Eserleri:
1) Selamet Yolları, 2) Ölüm Daha Güzeldi, 3) Sahih-i Müslim Tercemesi ve Şerhi, 4) Dini Tamir
Davasında Din Tahripçileri, 5) İbn-i Abidin Tercümesi (Yarım kalmış olup, Mehmed Savaş ve
Mazhar Taşkesenlioğlu tarafından tamamlanmıştır).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder