22 Nisan 2011 Cuma

Alaeddin-i Attar

Buhara’da yetişen evliyanın büyüklerinden. Adı, Muhammed bin Muhammed Buhari’dir. Silsile-i aliyye
denilen büyük alim ve velilerin on altıncısıdır. Şah-ı Nakşibend Buhari’nin hem talebesi, hem
damadıdır. Buhara’nın Çağanyan nahiyesinde 1400 (H. 802)de vefat etti.
Babası, Buhara’nın zengin eşrafından olan Alaeddin-i Attar çocukluğundan itibaren zenginliğine rağbet
etmeyip, fakirler gibi yaşamaya çalıştı. Küçük yaştan itibaren medrese tahsiline başladı. Babasının
vefatından sonra, Şah-ı Nakşibend Behaeddin-i Buhari’ye talebe oldu ve onun kızıyla evlendi. Bu
büyük zatın sohbetinde yetişerek tam bir veli oldu. Hocasına teslimiyet ve bağlılıkla hizmet etti.
Hocasının emriyle nefsini terbiye etmek için odun topladı ve pazarda elma sattı.
Şah-ı Nakşibend Buhari hazretleri henüz hayatta iken, bütün talebesinin yetiştirilme işini Alaeddin-i
Attar’a bıraktı ve buyurdu ki: “Alaeddin, bizim yükümüzü çok hafifletti.” Çok talebe yetiştirdi. Seyyid
Şerif Cürcani, Muhammed Parisa, Yakub-i Çerhi gibi alim ve veliler Alaeddin-i Attar’ın yetiştirdiği
talebelerdendi. Seyyid Şerif Cürcani diyor ki: “Alaeddin-i Attar hazretlerinin sohbetine kavuşunca,
Rabbimi tanıyabildim. O zamana kadar cahildim.”
Buhara’da, Allahü tealanın Cennet’te zamansız ve mekansız olarak görüleceğini isbat etti.
Hastalıkları esnasında talebelerine, birlik ve beraberliği, Peygamber efendimizin yolundan ayrılmamayı
ve sohbete devam etmeyi tavsiye etti. Nakşibendi yolunun “Alaiyye” kolu onunla başlar. Dünya malına
meyletmezdi. Buyururdu ki:
“Hakikat, zenginliğin gösterişinden korkmak ve titremek gerektirir. Zenginlik taslamamalı, Allahü
tealanın verdiğine şükretmelidir.”
“Bir alimi ve evliyayı ziyaret etmekten maksat, Allahü tealaya yönelmektir. O büyüklerin ruh-ı şeriflerini
tam bir yönelme ile ziyaret etmek, cenab-ı Hakk’ın rızasına kavuşmaya vesiledir. Nitekim görünüşte,
halka tevazu, hakikatta Hakk’a tevazudur. Çünkü insanlara tevazu göstermek, Allahü tealanın rızası
için ise makbuldür.”
“Evliya ile sohbet, aklın artmasına sebeptir.”
Son nefeslerinde buyurdular ki: “Dostlar ve azizler gitti. Kalanlar da gider. Elbette o alem bu dünyadan
aladır (üstündür).”
Eyyub aleyhisselamın sabrı ile alakalı bir eseri vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder