22 Nisan 2011 Cuma

Alaüddevle Semnani

Horasan’da yetişen evliyanın büyüklerinden ve tefsir, fıkıh, hadis, kıraat ve tasavvuf alimi. İsmi, Ahmed
bin Muhammed bin Ahmed bin Muhammed el-Beyanbeki es-Semnani’dir. Ebü’l-Mekarim künyesi ve
Rükneddin, Alaüddin, Alaüddevle lakaplarıyla bilinir. Semnan padişahının oğlu olduğu için, Alaüddevle
Semnani diye meşhur olmuştur. 1261 (H. 659) senesinde Horasan’ın Semnan vilayetine bağlı
Beyanbek Sufiabad köyünde doğdu. 1336 (H. 736) senesinde aynı yerde vefat etti. Kabri
Sufiabad’dadır.
Zengin ve kültürlü bir ailenin çocuğu olan Alaüddevle Semnani, köklü bir aile terbiyesi aldı. Amcası
İlhanlı sarayında vezir, babası ise Bağdad valiliği yaptığı için on beş yaşından itibaren İlhanlı sarayına
girdi. İlhanlı hükümdar namzedi ve Horasan bölge valisi olan Argun Hanın emrinde çalışıp onun yakın
adamlarından oldu. Yirmi beş yaşına geldiği zaman, dünya servetine ve dünya makamlarına karşı
nefret duymaya başladı. Tasavvuf büyüklerinin hayatlarını okuyup, geçmiş günahlarına tövbe etti.
Kendini dünya lezzetlerinden alıkoyup, Rabbine ibadete verdi. Hastalığı sebebiyle devlet vazifesinden
ve İlhanlı başşehri Tebriz’den ayrılarak memleketi olan Semnan’a döndü. Servetini fakirlere sadaka
olarak dağıttı. Sekkakiyye Dergahını tamir ettirerek Ahi Şerefüddin Semnani’nin sohbetlerinde
bulundu. Zamanın alimlerinden fıkıh, kelam, hadis ve tefsir ilimlerini tahsil etti. Ehl-i sünnet akaidini
(Peygamber efendimiz ve arkadaşlarının itikadını) Ehl-i sünnetin karşısında bulunan sapık fırkalar ile
bazı felsefi akımların fikir ve görüşlerini inceledi. Ehl-i sünnet düşmanlarına cevap verdi. Hac ibadetini
yerine getirmek üzere Mekke-i mükerremeye gitti. Orada pek çok İslam alimiyle görüşüp sohbetlerinde
bulundu. Hac dönüşü Bağdat’a giderek büyük veli Nureddin Abdurrahman İsferaini’nin talebesi oldu.
Onun sohbetlerinde kemale erip, tasavvuftaki Kübreviyye yolundan icazet (diploma) aldı. Hocası
tarafından talebe yetiştirmekle vazifelendirildi. Memleketi olan Semnan’a dönerek insanlara Allahü
tealanın emirlerini anlatıp, yasaklarından sakındırmaya gayret etti. Kısa zamanda şöhreti yayılıp,
binlerce kimse gelerek onun sohbetlerinden istifade etti. Pekçok alim ve evliya yetiştirdi. Bir kaç defa
daha hacca gitti. İlhanlı Hükümdarı Ebu Said Bahadır Han ile Horasan emirleri arasındaki anlaşmazlığı
gidermek için arabuluculuk vazifesinde bulundu. İlhanlı hükümdarı Olcaytu ve Emir Nevruz ile görüştü.
Safiyyüddin Erdebili gibi büyük zatlarla karşılaşıp sohbetlerinde bulundu. Bir çok seçkin talebe, zengin
bir kütüphane ve bir dergah bırakarak, 1336 (H. 736) yılında Semnan vilayetinin Sufiabad kasabasında
vefat etti. Sufiabad’daki Ahrar haziresinde defnedildi.
İlim ve irfan sahibi bir zat olan Alaüddevle Semnani, Kur’an-ı kerimi çok okurdu. Güzel ahlak sahibi,
vakarlı ve heybetli idi. Söylediği sözler insanlara tesir ederdi. İsar sahibi yani başkalarını kendine tercih
ederdi. Kazancını fakirlere verirdi.
Buyurdu ki:
“Şimdiki aklım olsaydı, vaktiyle devlet işlerini ve memuriyeti terk etmez, o makamda riyasızca ibadet
eder, mazlumları himaye eder, insanların hizmetinde bulunurdum.”
“İnsan vücudunda amellerin tohumu, yenilen lokmadır. Bir kimse bir lokmayı gaflet içinde yerse, lokma
helalden de olsa, ondan insanların fayda görmesi mümkün değildir.”
“Tasavvuf; Resulullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnet-i seniyyesine uymak, fazla konuşmayı,
fazla yemeyi ve fazla uykuyu terk etmektir.”
“En büyük savaş, konuşurken ve yerken nefis ve şeytanla olan harptir. Eğer onlara galib gelirsen
kurtulursun.”
Eserleri:
Alaüddevle Semnani tasavvuf başta olmak üzere fıkıh, kelam, hadis, tefsir ve ahlak ilimlerinde Arapça
ve Farsça olarak üç yüz kadar eser yazmıştır. 1) Adab-ül-Halvet, 2)Beyanüz Zikr-il-Hafi, 3)
Tefsir-ül-Kur’an-il-kerim (13 cild), 4) Sırr-ul-Bal fi Etvar-i Süluk-i Ehl-il-Hal, 5) Şekaik-ud-Dekaik,
6) El-Urvet-ül-Vüska, 7) Füsus-ul-Usul vel-Felah, 8) Fevaid-ül-Akaid, 9) Medaric-ül-Mearic, 10)
El-Makalat fit-Tasavvuf, 11)El-Mükaşefat, 12) Mevarid-üş-Şevarid, 13) Behçet-üt-Tevhid, 14)
Tuhfet-üs-Salihin, 15) Feth-ul-Mübin, 16) Salvet-ül-Aşıkin, 17) Meşairu Ebvab-il-Kuds günümüze
kadar gelen eserlerinden bazılarıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder