3 Nisan 2012 Salı

Hamam Böceğinden Elektrik


Amerikan Kimya Derneği (American Chemical Society, ACS) tarafından düzenlenen Küresel Sorunlara Kimya Çözümleri podcast dizisinde canlı bir hamaböceği kullanılarak nasıl elektrik üretileceğini gösterildi. Araştırma aynı zamanda ACS’in Journal of the American Chemical Society dergisinde bir makale olarak yayınlandı.

Case Western Üniversitesi'nden deneyi gerçekleştiren bilimciler bir tür hamam böceğinin üstüne özel üretilmiş minyatür bir yakıt hücresi yerleştirdiler. Yakıt hücresi, böcekte doğal olarak bulunan bir şekeri havadaki oksijen ile birleştirerek elektriğe çevirdi.

Bilimciler, bu ilerlemenin temel olarak küçük sensörler, kameralar ve mikro cihazlar için bir elektrik üretim kaynağı olabileceğini, bunun depolanabileceğini ve ihtiyaç duyulduğunda kullanılabileceğini bildirdiler. Makalenin başyazarı Dr Daniel Sherzon, bilimcilerin canlı organizmaların içindeki kimyasallardan, veya onların hareketlerinden elektrik üretmek için çalıştıklarını açıkladı.

Üretilecek elektrik vücut içine tedavi amaçlı yerleştirilen tıbbi cihazlar için kullanılabilecek. Ayrıca araştırma amaçlı olarak da tıp alanında canlı bedenler içinde yer alan çeşitli süreçlerin incelenmesi için geliştirilecek özel cihazlarda güç kaynağı olarak kullanılacak. Diğer bir uygulama alanı nanorobotlar ve giyilebilir elektronikteki minyatür sensörler.

Bilim kurgu filmlerini andıran bu uygulamaların gerçekleşebilmesi için önce yakıt hücreleri teknolojisinde bazı pratik gelişmeler gerekecek. Özel laboratuar üretimi gerekmeden uygun biyoyakıt hücrelerinin seri üretiminin mümkün olması gerekir.

Sözü geçen deneyde özel üretilen biyoyakıt hücresi hamam böceğindeki “trehalose” adlı şekerin, havadaki oksijenle birleşerek elektrik üretmesini içeriyordu. Bunu hamam böceğine takma işlemi göründüğü kadarıyla böceğe önemli bir zarar vermedi. Hayvanın organları normal çalışmalarını sürdürdüler.

Araştırmacılar aynı biyoyakıt hücresinin Shiitake mantarına da taktılar ve çalıştığını gördüler. Ancak her iki durumda da üretilen elektrik miktarı çok düşük. Çalıştırılması düşünülen birçok cihazı sürekli çalıştırma gücünde değil. Üretilen elektriğin bir biçimde biriktirilerek cihazı kesik çalıştırması mümkün olacak.

Kaynakça:

Aspirin ve Kanser

İngiltere'de Oxford Üniversitesi’nde yapılan 3 yeni araştırma, aspirinin bazı kanser türlerini önleyici etkisini destekleyen bulgular ortaya koydu. Bilimciler, her gün düşük dozda (75 mg - 300 mg arası) alınan aspirinin kanserin oluşmasını ve gelişmesini önleyebileceği görüşünde.




Oxford Üniversitesi'nden bilim insanları, geçmişte aspirinin on yıl boyunca kullanılmasıyla adenokarsinoma türü kanser risklerinin azalması arasında bağ olduğunu belirlemişti. Ancak aynı uzmanlar şimdi iki ile üç yıl gibi kısa sürelerde de bu olumlu etkinin görüldüğünü söylüyor.
Ayrıca araştırmalara göre, aspirin sadece kanser oluşumu riskini azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda, henüz metastaz yapmamış kanserlerin vücuda yayılmasını da %40 - %50 oranında önleyebiliyor. Şimdiye kadar hiçbir ilacın metastazı önlediği gösterilemedi. Zaten kanserden ölümler büyük oranda metastazdan dolayı oluyor. O nedenle bu bulgu çok önemli görülüyor.
Oxford Üniversitesi'ndeki bu araştırmalar aynı zamanda aspirinin neden olduğu ölümcül mide kanamaları da araştırmış. Araştırma aspirin ile plasebo arasında ölümcül kanamalar açısından fark bulmamış. Ayrıca aspirinden dolayı meydana gelen kanamalar başlangıçta görülmesine karşın sonraları azalmakta.
Yıllar süren ve binlerce deneği içeren araştırmaların sonuçları üç ayrı makalede toplanmış. Birinci makalede, 51 değişik denemede günlük aspirinin kalp damar hastalıkları kadar kanser üzerindeki etkisi de incelenmiş. Toplamda bakıldığında, aspirin kanserden ölümleri %15 azaltmış. Bu oran beş yıldan fazla aspirin alanlarda %37’ye çıkıyor.
Aspirin yalnız ölümleri değil kansere yakalanmayı da azaltıyor. Üç yıldan fazla düzenli aspirin alanlarda kansere yakalanma oranı erkeklerde %23, kadınlarda %25 daha az.
İkinci makale kanserin yayılması, yani metastazla ilgili. Araştırmaya göre 6,5 yıl düzenli aspirin alanlarda, kanserin ilk görülmesinden sonra yayılması %36 oranında azalıyor. Bu oran yaş ve cinsiyetten bağımsız. Ama kanser türlerine göre değişiyor.
Üçüncü makale 1951’den bu yana yapılan gözlemlere dayanan çalışmalarla kontrollü araştırmaları karşılaştırmış ve aralarında uyum olduğunu belirlemiş.
Aspirinin olumlu etkisinin en çok görüldüğü kanser türleri, kolon kanserleri ve yemek borusu kanserleri. Ayrıca bazı akciğer kanserleri, meme kanserleri ve prostat kanserlerinde de bu olumlu etkiler görülmekte.
Aspirin uzun yıllardır ağrı kesici ve iltihap sökücü olarak kullanılıyor. Düşük dozda, aspirin, felç ve kalp krizini önlemek amacıyla kalp hastası olan kişilere uzu yıllardır tavsiye ediliyor. Ancak aspirin, nadiren olsa da ölümcül iç kanamaya yol açabiliyor. Bu nedenle herkese doktora danışmadan aspirin alımı tavsiye edilmez.
Kaynakça: