Osmanlı Devletinin 19. asır kumandan ve sadrâzamlarından. Şam’da doğup İstanbul’da vefât eden
Cevad Paşa, Kaba-Ağalızâde nâmıyla anılan ve Şûrâ-yı Askerî üyesi Afyonlu Mustafa Âsım Beyin
oğludur. 1851 yılında doğdu. İlk tahsilini Bursa ve İstanbul mekteplerinde yaptıktan sonra Harbiyeye
girdi. 1869’da burayı bitirince Erkân-ı Harbiyeye alındı ve buradan da birincilikle mezun oldu. Kısa bir
zamanda terfi görerek önce kolağası ve o sıralarda yazdığı El-Ma’lûmâtü’l-Kâfiye fî
Ahvâl-il-Memâlik-il-Osmâniyye adlı eserini pâdişâha takdim ile binbaşı oldu. 1877-1878
Osmanlı-Rus harbinde Tuna ordusuna gönderilen Cevad Paşa, önce başkumandan Süleymân Ağanın
yâverliğinde, sonra kaymakamlıkla (yarbay) NecibPaşa fırkasının Erkân-ı Harbiye reisliğinde bulundu.
27 yaşındayken miralaylığa terfi ederek Peyker Paşa kolordusunun Erkân-ı Harbiye reisliğine getirildi.
Harpten sonra 1878Berlin Muâhedesi hükümlerinin tatbiki işi ile görevlendirildi. 1884’te Çetine
Sefâretine tâyin ve rütbesi mirlivâlığa (tuğgeneral) yükseltildi. Burada iki yıl kalan Cevad Paşa
rahatsızlığı sebebiyle Viyana’ya gitmek için izin istedi ise de, İstanbul’a gelmesi emrolundu.
Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın dikkatini çekip takdirini kazanan Cevad Paşa, dönüşünden sonra
İstanbul’da Teftiş-i Askerî Komisyonu âzâlığına getirildi. Girit’teki karışıklıklar üzerine Girit fevkalâde
kumandanlık ve vâli vekilliğine tâyin edildi. Adadaki Müslüman ve Hıristiyan ahâliye iyi idâresi ile
kendini sevdirerek aralarında bir anlaşma ve âhenk tesis eden Cevad Paşaya hizmetine karşılık 40
yaşında müşirliğe (orgenerallik) yükseltildi. Cevad Paşanın değerini takdir eden Sultan İkinci
Abdülhamîd Han, onu sadrâzamlığa getirdi (1891).
Cevad Paşa, 3 seneyi geçen sadâreti esnâsında tâkib ettiği siyâseti, dâhilde ve hâriçte sulhun
muhâfazası idi. Zamanının en mühim ve müzmin meselesi, hâlâ bugün ehemmiyeti devam ettirilmek
istenen Ermeni meselesi olmuştu. Cevad Paşa, meselenin en ince teferrûatına vâkıf ve memleketin
menfeatlerini müdrik bir devlet adamı sıfatıyle, sert, fakat âdilâne kararlar aldı. Üç sene sonra
sadrâzamlıktan alınarak Nişantaşı’ndaki evinde ikâmete mecbur edilen Cevad Paşa, bu sıralarda
Girit’te yeniden karışıklıkların çıkması üzerine Girit Fırka-i Askerîye kumandanlığına tâyin edilerek
1897’de Girit’e gönderildi.
Girit’in Avrupa devletleri tarafından husûsî bir şekilde idâre edileceği anlaşılıp, Almanya İmparatorunun
Suriye taraflarına seyâhat yapması kesinleşince, Cevad Paşa mihmandarlığa getirildi. Ancak
imparatorla görüşmesinden sonra karargâhı Şam’da bulunan Beşinci Ordu Kumandanlığına tâyin
edildi. Burada rahatsızlanan Cevad Paşa, doktorların verdiği rapor sâyesinde İstanbul’a geldi ve
1900’de vefât etti. Merhûm, Fâtih civârında Emir Ahmed Buhârî hazretlerinin türbesi karşısında inşâ
olunan husûsî bir türbede medfûndur.
Cevad Paşa, münevver, bilgili ve dürüst bir devlet adamıydı. Arapça, Farsça, Fransızca bilip, Rumca
ve İtalyanca’ya da vâkıftı. Türkçede emsâli bulunmayan 10 ciltlik Tarih-i Askerî adlı eseri çok
değerlidir. Eserde İmparatorlukta eskiden beri mevcut muhtelif askerî teşekkül ve müesseseler, 1826
yılına kadarki meşhur harpler hakkında mâlumât (bilgi) verilmektedir. Yalnız Yeniçerilere âit olan birinci
cildi basılmıştır. Ayrıca kıyâfetleri ve o devrin silâh ve techizatını gösterir bir de albümü vardır ki,
Paris’te basılmıştır. Bunlardan başka Riyâziyenin Mebâhis-i Dakikası, Kimyânın Sanâyie Tatbiki,
Semâ ve Telefon gibi fennî eserleri de mevcuttur. Ancak 24 nüshası basılan Yâdigâr adlı bir de
mecmûa çıkarmıştır. Sadrâzamken Bâbıâlî bahçesinde yaptırdığı kütüphâne bugün de Cevad Paşa
Kütüphanesi adı ile anılmakta olup,Başbakanlık Osmanlı Arşivinin bir deposudur. Beş bin ciltlik
kütüphânesini İstanbul Arkeoloji Müzesine bağışlamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder