21 Mayıs 2011 Cumartesi

El-Cezeri

Otomatik âletleri ilk defâ yapan Müslüman Türk âlimi. İsmi, Bedîuzzaman Ebü’l-İzz bin İsmâil bin
Rezzaz el-Cezerî’dir. Dicle ile Fırat arasında bulunan Cezîre (Cizre) bölgesinde doğduğu için Cezerî
diye meşhûr oldu. Doğum ve vefât târihleri kesin bilinmemekle berâber 1136 (H. 531)-1206 (H. 603)
seneleri arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Artuklu Türklerindendir.
Doğu Anadolu’da İslâm medeniyetinin ileri olduğu, ilim ve îmâr işlerinin yürütüldüğü Artukoğulları
Sarayında ilmî çalışmalar yapan Cezerî, haberleşme, kontrol, denge kurma ve ayarlama ilmi olan
sibernetiğin ilk kurucusudur. İnsanlarda ve makinalarda bilgi alış verişi, bunların kontrolü ve denge
durumu sibernetiğin esas konusudur. Bu ilmin gelişmesiyle elektronik beyinler ve otomasyon denilen
sistemler ortaya çıktı. Bu bakımdan Cezerî, yaptığı mekanik makinalarla bu ilmin temelini atmıştır. O,
sâdece otomatik âletleri yapmakla kalmamış, otomatik olarak çalışan sistemler arasında denge
kurmayı da başarmıştır.Sekiz asır sonra İngiliz nöroloji profesörü Dr. Ross Ashby ancak 1951
senesinde üstün denge durumunu ortaya koymuştur. Fransızlar, sibernetiğin Descartes (1596-1650)
ve Pascal’la (1623-1662), Almanlar Leibniz’le (1646-1716), İngilizler ise Roger Bacon’la (1214-1292)
başladığını söylerlerse de gerçekte otomatik âletler yapıp işleten Cezerî sibernetik ve elektronik
sistemin temelini atan büyük âlimdir.
Cezerî, bir robot yaparak Artuklu hükümdârı Mahmud bin Mehmed’e takdim etti. Robot, otomatik
olarak hareket ediyor ve kendi kendine bâzı hareketler yapıyordu. Bunu gören Sultân hayretler içinde
kaldı ve takdirlerini belirterek, emeğinin karşılığını göreceğini söyleyerek yaptıklarını ve buluşlarını bir
kitap hâlinde yazmasını emretti. Cezerî bu emir üzerine, kendisini ilim dünyâsında meşhûr eden
Kitâb-ül-Câmi Beyn-el-İlmi vel-Amel-in-Nâfî fî Sınâat-il-Hiyel kitâbını yazdı.
Cezerî’nin Kitâb-ül-Hiyel adı da verilen meşhûr eseri altı bölümden meydana gelmektedir. Birinci
bölümde su saati, kadranlı su saatinin, saat-i müsteviye ve saat-i zamâniye olarak nasıl yapılacağı
hakkında on şekil; ikinci bölümde çeşitli kapların yapılışı hakkında on şekil; üçüncü bölümde hacamat
ve abdestle ilgili ibrik ve tasların yapılması hakkında on şekil; dördüncü bölümde havuzlar ve fıskiyeler
hakkında on şekil; beşinci bölümde derin olmayan bir kuyudan veya akan bir nehirden suyu yükselten
âletler hakkında beş şekil; altıncı bölümde birbirine benzemeyen muhtelif makinaların yapılışı hakkında
beş şekil bulunur.
Cezerî, eserde yer alan bütün şekilleri bizzat çizmiş, renklendirmiş ve yaldızlamıştır. Eseri
incelendiğinde, yaptığı makinalar, kendi kendine öten tavus kuşları, otomatik saatler, robot filler, ele su
döken robot insanlar, Cezerî’nin ne büyük bir su mühendisi olduğunu ortaya koymaktadır.
Cezerî’nin saatleri çalıştırma sistemi, genelde aynı mil üzerindeki bir göstergeyle üstünden, ucuna
ağırlık asılı bir kayış geçen kasnak biçiminde idi. Ağırlığın düşüş hızı, yüzen bir cisimle kontrol
edilmektedir.Yüzen cisim, kayışın öbür ucuna bağlanmakta ve içinde bulunduğu kap, ağır ağır
boşaltılmaktadır. Bâzı zamanlarda, devrilebilen bir kova otomatik olarak dolmakta ve devrilince bir
mandalı iterek, dişlinin bir diş ilerlemesini sağlamaktadır. Yaptığı makinalar, mandal dişli, planga ve
kaldıraçlardan meydana gelmektedir. Bu sisteminde görüldüğü gibi günümüzde motorlu araçlarda
kullanılan krank milini ilk defâ Cezerî kullanmıştır.
Cezerî, kitabında on değişik saatin nasıl yapıldığını anlatmaktadır. Bunlardan birisi tavuskuşu
saatidir. Saatin cephesi 420 cm yüksekliğindedir ve üç diş içerisinde anne, baba ve yavru tavuskuşları
vardır. Her yarım saatte bir, sâbit seviyeli bir kaptan akan su, eksantrik yataklanmış kayık şeklindeki
kaba dolmakta, kab dolunca, devrilmekte, akan su bir çarkı döndürerek alttaki tavuskuşu da dönmekte,
yavrular kavga etmekte, üstteki anne tavuskuşu ise 180° geri dönerek eski yerine gelmekte, kap tekrar
dolmaya başlayınca kabın içerisindeki şamandra yükselerek, anne tavuskuşunu yavaş yavaş
döndürerek gagası ile dakikaları göstermesini sağlamaktadır. Bu olay her yarım saatte bir
tekrarlanmakta ve cephedeki on deliğin yarısı açılarak yarım saatin geçtiği gösterilmektedir. Bu saat
1/2 ölçeğinde İstanbul Teknik Üniversitesinde yapılmış ve çalıştırılmıştır.
Fil saati adını verdiği âletinin tertibâtı daha karışıktır. Burada da benzer tertibâtı ile yarım saatte bir
ejderhanın ağzına bir top düşmekte, filin üzerinde oturan adam kazma ile file vurmakta, elindeki sopa
ile de saati göstermektedir. Benzer tertibât balıklı adam diye isimlendirilen robotta da
yapılmıştır.Robot, elinde tuttuğu balıkla bardağı karşısındakine sunmaktadır. Hacamat yâni kan
aldırırken alınan kanın mikdârını ölçmek için kullanılan âlette ise, şamandralar yardımıyla alınan kanın
mikdârı ölçülmekte, üst taraftaki sekreter, elindeki çubukla kanın hacmini göstermektedir. Bütün bunlar
Cezerî’nin ilim târihindeki yerini, batılılardan çok önceleri ilmin doğuda ne kadar geliştiğini ve batıyı
aydınlattığını göstermektedir.
Eserin, müellifin hattı ile olan nüshası elde değildir. Ancak beşi memleketimizde bulunmak üzere
dünyâda bilinen on beş nüshası vardır.Memleketimizde bulunanlardan dördü Topkapı, biri de
Süleymâniye Kütüphânesindedir. Arapça yazılan eser, Ahmed el-Hasan tarafından çeşitli yazmalarıyla
karşılaştırılarak, yayınlandı.
Cezerî’nin bu meşhûr eseri 1974 senesinde Al-Jazari’s Book of Knowledge of Ingenious
Mechanical Devices adıyla Donald R. Hill tarafından İngilizceye tercüme edildi. Eserde târif ettiği
makinalardan birkaç tânesi Wiedmann tarafından yapıldı ve başarıyla çalıştırıldı.
Cezerî’nin kitâbı 20. asrın başından îtibâren batıda büyük alâka gördü. Bilhassa Prof. Wiedmann bu
eseri inceleyerek Almancaya çevirmiştir. Prof. Wiedmann; “On dokuzuncu asra kadar yazılan teknik
eserler arasında, astronomiye âit olanlar hesaba katılmazsa, Cezerî’nin bu eseri en önemli ve en
yüksek seviyede olanıdır.” demektedir.
Cezerî’nin kitabının İngilizce tercümesine bir önsöz yazan meşhur bilim târihçisi Prof. White Jr.
önsözün bir yerinde; “Batılı bilginler konik sübabların ilk defâ Leonardo’nun çizimlerinde görüldüğünü
öğretirler. Halbuki Cezerî’nin resimlerinde de bunlar gözükmektedir. Bunun gibi segmant dişlileri de, ilk
defâ açıkça Cezerî’nin eserlerinde görülmektedir. Batıda ise bunlar, Giovanni Dondi’nin 1364
senesinde bitirdiği astronomik saat ile 1501 senesinde büyük fen mühendisi Francescio Giorgio’nun
eserlerinde ortaya çıkmış ve genel Avrupa dizayn literatürüne girmiştir.” demekte ve birçok tertibâtın
Leonardo ve diğerlerinden çok önce Cezerî tarafından yapıldığını açıklamaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder