At üzerinde bulunan iki takım yarışmacılarının birbirlerine belli kurallara göre değnek atarak oynadıkları
oyun. Cirit, Türklerin eski atlı spor oyunlarından birisidir. Bir takım oyunu olan ciritte maksat, at
üzerindeki binicileri hedefleyip değnekleri isâbet ettirmektir. Cirit adı verilen değnekler, mızrak
biçiminde, ucu temizenli (demirli)muhtelif uzunluklardadır. Ekseriyâ kuru meşe veya soyulmuş hurma
dalından yapılır. Ciritlerin mızraktan farkı, çapının daha ince olmasıdır.
Orta Asya menşeli (kökenli)olan cirit oyunu, yapılan akınlar ve hicretlerle Anadolu’ya geldi. Bilhassa
Osmanlılarda çok yaygın bir spor dalı oldu. On beşinci yüzyılda saray çevresinde, orduda ve halk
arasında yaygınlaştı. İnsanın muhârebe gücünü artırıp, savaşa hazırladığından saray ve Enderun
eğitim proğramlarında cirit sporuna yer verildi.
Osmanlı ordusunda ciridi ustalıkla kullanan “Cündî” adlı özel bir süvârî sınıfı vardı. Pâdişâh ve
kumandanlar askerlerin barış zamânında savunma ve saldırı yeteneklerini muhâfaza ederek
geliştirmek, sefer ânında ise askerleri coşturarak aşka getirmek için cirit oyunları düzenlerlerdi. Sultan
Yıldırım Bâyezîd Han ile Sultan Çelebi Mehmed Han devirlerinde cirit oyununa büyük ehemmiyet
verilmiştir. Hattâ Amasya ve Merzifon’da binicilikleriyle meşhur birbirine rakib iki binici bölüğü meydana
getirilmiştir.
Cirit oyununda, Orta Anadolu’nun küçük fakat mukâvemetli, çevik atları tercih edilmekteydi.
Anadolu’da üç kısım cirit oyunu vardı: Birincisi, düğünlerde oynanan “düğün ciridi”; ikincisi, pazar ve
panayır günlerinde oynanması âdet olan “deri ciridi”; üçüncüsü ise, cirid oyununun en yoğun olduğu
dönem olan baharın gelmesiyle berâber hemen hemen her yerde oynanan “ilkbahar ciridi” idi.
Cirit oyununda, oyuna katılacak atlı delikanlılar meydanda iki grup hâlinde sıralanırlardı. Meydana
büyük bir seyirci topluluğu geldiği için, sağa ve sola alanı açmak gâyesiyle iki değnekçi bulunurdu.
Sonra çavuş gür sesiyle; “Osmanlılar alana” diye seslenirdi. “Osmanlı” tâbiri binici demekti. Atlılar
meydanda yerlerini alınca, derhal davul zurna çalmaya başlardı. Yüz metre aralıkla ayrılan atlılar, iki
dizi teşkil ederlerdi. Sırada bekleyen atlılardan biri, çavuşun işâreti ile berâber diziden çıkardı. Çıkışı
ağır ağır olur ve atını oynatarak hasım atlılara, otuz metreye kadar yaklaşırdı. Gözüne kestirdiği bir
atlıya elindeki cirit değneğini atar ve atmasıyla geriye dönüp kaçması bir olurdu. Kaçarken geriye
bakmayı ihmâl etmezdi. Bu arada değnek atılan atlı, süratli hareket ederek onu kovalamaya başlar ve
yaklaştığı anda değneği ona savururdu. Kovalayana, ilk cirit atan sıradan birisi, daha süratle çıkar ve
hücum edene cirit atardı. Ancak bunun sıradan çıkması için, kovalayanın elindeki ciridi çıkarması
şarttı. Bunun için kovalayan kimsenin aynı zamanda müdâfaa tertibâtı alması lâzımdı. Bu îtibârla
derhal geriye döner ve dizisine doğru çekilirdi. Kendisini kovalayanı da dizisinden biri elindeki ciritle
hazır beklemekteydi. Oyun böylece kızışır ve devâm ederdi. Cirit alanında; kafası yarılanlara,
bayılanlara ve hattâ bâzan ölüm vak’alarına bile rastlanırdı. Ölüm vak’ası hâlinde, ölenin âilesi
öldürenden dâvâcı olmazdı. Bu ölüm, er meydanında olmuş gibi şeref sayılırdı. Bu yüzden Sultan
İkinci Mahmud Han, 1826’da cirit oynamayı yasakladı. Fakat eyâletlerde oynanmasına engel olamadı.
Değneği ata vurmak çok ayıp karşılanır ve acemilik sayılırdı. Bu harekete yer veren derhal oyundan
çıkarılırdı. Bunun için, cirit ustaları çok çevik olurdu. Değnek gelirken aynı anda atın sağ ve sol
taraflarına yatarlardı. Hattâ cirit ustaları kaçarken kavak durması denilen duruşu yaparlardı. Buna göre
binici, elleri üzerinde dikilip ayakları yukarı gelecek şekilde vaziyet alırdı. Çok süratli hareket eden
hayvanların aynı hızla geri dönmesi durumunda, bâzan dengesini kaybedip yıkıldıkları olurdu. Bu
sebeple ayak kırılmalarına da rastlanırdı. Bu duruma ciritçiler çok dikkat ederlerdi.
At üzerinde kartal gibi uçan bu cesûr ciritçiler, seyirciler üzerinde büyük bir heyecan uyandırırdı.
Türklerde iyi sipâhîlerin yetişmesi, bu atlı oyunları sebebiyle idi.
Cirit oyunu eski önemini kaybetmekle berâber, günümüzde Anadolu’nun bâzı yerlerinde (Erzurum,
Diyarbakır, Siirt, Konya) devâm etmekte ve senenin belirli zamanlarında müsâbakalar
düzenlenmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder