17 Mayıs 2011 Salı

Cahit Sıtkı Tarancı

Cumhûriyet devri şâirlerinden. 4 Ekim 1910’da Diyarbakır’da doğdu. İlk öğrenimini burada
tamamladıktan sonra İstanbul Kadıköy’de Saint Joseph Lisesinde dört yıl okudu. 1928’de Galatasaray
Lisesi dokuzuncu sınıfına nakleden Câhid Sıtkı, burayı bitirerek Mülkiye Mektebine girdiyse de birkaç
yıl sonra yarıda bırakarak Paris’e gitti ve Siyâsî Bilgiler Fakültesine kaydoldu.
İkinci Cihan Harbi sebebiyle yurda dönerek askerlik görevini yaptı. Bir ara Anadolu Ajansında
mütercim ve Toprak Mahsulleri Ofisinde memur olarak çalıştı. Çalışma Bakanlığında Fransızca
mütercimiyken 1954 Ocak ayı sonunda hastalanarak Ankara, İstanbul, Diyarbakır’da tedâvi gördü.
İyileşmeyince Viyana’ya gönderildi. Burada öldü (13 Ekim 1956). Mezarı Ankara’dadır.
Câhid Sıtkı, daha Galatasaray Lisesi öğrencisiyken Servet-i Fünûn ve Muhit dergilerinde çıkan ilk
şiirleriyle tanınmaya başladı. "Otuz Beş Yaş" şiirinin 1946’da bir yarışmada birincilik kazanmasıyla
şöhreti bütün Türkiye’ye yayıldı. Ömrünün sonuna kadar şiir yazmaya devâm etti. Yeni Şiirin
kurucularından sayılan Câhid Sıtkı, başkalarına benzemeyen dünyâsı ve söyleyişiyle tanınır. 40 yaşına
kadar bekâr kalan şâirin bu yaşa kadar yaşadığı düzensiz, uykusuz, içkili sefâhat ve bohem (yarını
düşünmeden, tasasız, derbeder) hayâtı, kendisinde mevcut sürekli hoşnutsuzluk, elem, üzüntü
havalarıyla birlikte şiirlerine aksetmiştir. Şiirlerinin çoğunda karamsar halleri, kuruntuları ve iç
sıkıntılarının yanısıra, korku ve özleyişlerini de açığa vurur. Karamsarlığının sebepleri arasında mânevî
inançlarının zayıf olması, kendinden bir nevî nefret duyması, âile yuvasının sıcaklığından ve gerçek
dost bağlılıklarından uzak olması sayılabilir. Şâir içliliği ve duygululuğu ile zaman zaman uzaklarda
kalan "anne" yi aramış, çocukluğundaki "beyaz başörtüsüyle namaza durmuş" büyük annesini
özlemiş, aşağıya aldığımız şiirinde görüldüğü gibi son bir çâre olarak Yaratan’a sığınmıştır.
Üslûbu sâde, kelimeleri çok defâ basittir. Hayal oyunlarından hoşlanmaz. Kullandığı mecazlar, derin
karışık ve şaşırtıcı değildir. "Sanat için sanat" anlayışına bağlı olan şâir, şiirde şekil özellikleri
üzerinde fazla durmaz. Arûz, hece ve serbest vezinden birini alıp diğerlerini reddetmez. Hepsiyle güzel
şiirler yazabileceğine inanır.
Eserleri:
Ömrümde Sükût (1933), Otuz Beş Yaş (1946), Düşten Güzel (1952) şiirlerini topladığı kitaplardır.
ŞAŞIRDIM KALDIM
Şaşırdım kaldım nasıl atsam adım,
Gün kasvet, gece kasvet.
Bulutlar, sisler içinde bunaldım,
Gök mâvisine hasret.
Olmuyor seni düşünmemek Tanrım,
Ummamak senden medet.
Suyun dibine vardı ayaklarım;
Suyun dibinde zulmet.
Kalmadı ümidin soluk ve cılız,
Işığında bereket.
Ve ölüm, kapımda kişner, sabırsız
Bir at oldu nihâyet.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder