18 Şubat 2011 Cuma

Abdi İpekçi

9 Ağustos 1929′da İstanbul’da doğan İpekçi, İlköğrenimini gördükten sonra Galatasaray Lisesini bitirdi. Sonra bir müddet Hukuk Fakültesine devam etti. Yeni Sabah, Yeni İstanbul ve İstanbul Ekspres Gazetesi gibi çeşitli gazetelerde spor muhabiri, sayfa sekreteri ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Ali Naci Karacan’ın çıkardığı Milliyet Gazetesinin yazı işleri müdürü (1954), bir süre sonra da genel yayın müdürü oldu.
1961 senesinden öldürüldüğü 1 Şubat 1979 tarihine kadar aynı gazetenin başyazarlığını da yürüten Abdi İpekçi, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Basın Enstitüsü Başkanlığı, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ve Uluslararası Basın Enstitüsünün ikinci başkanlığı, Basın Şeref Divanı genel sekreterliği gibi vazifelerde bulundu. Yazılarında Atatürkçülüğü, barışı, düşünce özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğünü savundu.
Suikast
1970′li yıllardaki anarşi ve terörün önlenmesi için iktidarla muhalefet liderleri arasında da yapıcı bir diyalog kurulmasından yana olan, devlet yönetiminde partizanlığın ve duygusallığın yerini akılcı, çağdaş, ılımlı bir uygulamanın almasını isteyen İpekçi, 1 Şubat 1979 gecesi İstanbul Maçka’daki evinin yakınlarında arabasında iken Mehmet Ali Ağca tarafından öldürüldü.
Suikastın sanığı Mehmet Ali Ağca, 11 Temmuz 1979′ da yakalandı. Ağca, 11 Ekim 1979′da yargılanmaya başladı. Ancak Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçırılan Ağca, 28 Nisan 1980′de gıyabında idama mahkum edildi.
Daha sonra 13 Mayıs 1981′de Vatikan Meydanı’nda Papa II. Jean Paul’ü vuran Ağca, İtalyan mahkemesince ömür boyu hapse mahkum edildi.
Ağca’nın suç ortakları olarak Oral Çelik, Abdullah Çatlı, Mehmet Şener, Yavuz Çaylan, Yalçın Özbey’in de aralarında bulunduğu birçok kişinin adı ortaya atıldı. Oral Çelik, Fransa’da yargılandığı mahkemede suçunu kabul etmesine rağmen, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada beraat etti.
17 yıl sonra ortaya çıkan tanık Abdullah Yavuz, Çelik’i mahkemede teşhis edemedi. Abdullah Çatlı, Susurluk kazasında öldü. Cinayette adı geçen diğer kişilerin izine bile rastlanmadı.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada ise trajikomik sahneler yaşandı. Mahkeme, MİT Müsteşarlığı’ndan İpekçi cinayetine karışan Yalçın Özbey’in Almanya’da iki MİT görevlisince alınan ve yazılı tutanağı bulunmayan ifadesinin ses kayıtlarını istedi.
Müsteşarlık uzun süre mahkemeye yanıt vermedi. Ardından ise kasetlerin imha edildiğini bildirdi. Böylece dava zamanaşımıyla karşı karşıya kaldı.
MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, en sonunda MİT görevlilerinin ifade vereceğini açıkladı. Ancak dinlenen görevliler, Yalçın Özbey’in davayla ilgili arandığını bilemediklerini ve görüşmeyi anımsayamadıklarını öne sürdü.
İpekçi davasında en son gelişme, “yeni delil” diye sunulan ve gıyabi tutuklu olarak aranan Özbey’e ait ifade metninin üst yazısız, imzasız, nereden ve kimden geldiği belli olmayacak şekilde mahkemeye gönderilmesi oldu.
İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi ise, İpekçi’nin öldürülmesine azmettirdiği ve olaya iştirak ettiği gerekçesiyle aranan Mehmet Şener’in gıyabi tutukluluğunu, yasal zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle kaldırdı.
Şubat 2000′de Ünye Kapalı Cezaevi’nde gasp suçundan hükümlü Yusuf Çelikkaya’nın, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na gönderdiği mektupta, Abdi İpekçi cinayetiyle bağlantısı olduğunu iddia etmesi, zamanaşımına uğrayan davada yeni bir umut oldu.
Çelikkaya, işadamı Kemal Derinkök’ün, cinayeti planlayan ülkücü gruba yardım etmek için Milliyet Gazetesi’ni satın alarak İpekçi’nin önemli açıklamalarına engel olmak istediğini öne sürdü.
Kemal Derinkök, İpekçi’nin eşi Sibel İpekçi’ye “O dönemde gazetenin alınması girişimleri olmuştu, Yusuf Çelikkaya olayların içinde olmasaydı, bu durumu bilmezdi” açıklamasını yaptığı gerekçesiyle 5 milyar lira tazminat davası açtı.
İhbar üzerine soruşturma başlatılırken, İpekçi ailesi Avukatı Turgut Kazan, davanın zamanaşımına uğramasından sonra birçok delilin ortaya çıktığını savundu. Hukukçular ise davanın zamanaşımına uğramasına karşın, ek süreyle uzatılabileceği görüşünü belirtti.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu ise, Abdi İpekçi davasında yargının sağlıklı işlemesini engellediği gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığı görevlileri hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
İtalya Cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi, 1981 yılında Papa İkinci Jean Paul’e suikast girişiminde bulunan terörist Mehmet Ali Ağca’nın affını 13 Haziran 2000′de imzaladı. Ağca, affı onaylanır onaylanmaz bir uçakla Türkiye’ye getirildi ve Kartal Cezaevi’ne kondu. Ancak İpekçi davasının zaman aşımına uğraması nedeniyle Ağca’nın tekrar aynı davadan yargılanmasının söz konusu olmadığı açıklandı.
Ağca, Türkiye’ye getirilişinin üçüncü gününde Kadıköy Adliyesi’nde gasp davasıyla ilgili mahkemeye çıkarılan Ağca, duruşmadan önce “Ben Abdi İpekçi’nin katili değilim. Ben sadece aktördüm” dedi.
İpekçi’nin öldürülmesinin hemen ardından başlayan ve 21 yıl sürdükten sonra zamanaşımına uğrayan davanın ardından, Yalçın Özbey ve Yusuf Çelikkaya hakkında “Taammüden adam öldürmek suçuna katılmak” suçundan 20 yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası istemiyle yeni bir dava açıldı. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasında tanık olarak mahkemeye çağırılan Mehmet Ali Ağca, tanıklık yapmayacağını söyleyerek yemin etmedi. İfadesi “yeminsiz” alınan Ağca, “Yalçın Özbey, bazı yerlerde İpekçi suikastına karıştığını anlatıp övünüyordu. Bu trajedide övünecek ne varsa? Ben bu karanlık suikastın en büyük mağduruyum” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder