17 Şubat 2011 Perşembe

Abdullah Bin Abbas

Eshab-ı kiramın meşhurlarından. Resulullah efendimizin amcası hazret-i Abbas'ın oğludur. Annesi
Lübabe binti Haris Hilaliyye olup, Halid bin Velid'in teyzesidir. Hicretten birkaç sene önce Mekke'de
doğdu. 687 (H. 68) senesinde Taif'te vefat etti.
Abdullah bin Abbas doğduğu zaman, Peygamber efendimiz onu kucağına alıp; "Allah'ım! Onu dinde
fakih kıl ve Kitab'ını ona öğret.
" diye dua etti. Küçük yaştan itibaren Peygamber efendimizin
huzurunda ve hizmetinde bulunup iltifat ve ihsanlarına kavuştu. Hicretten sonra sekiz sene Mekke-i
mükerremede kalan Abdullah bin Abbas, hicretin sekizinci senesinde Mekke'nin fethinden önce
Medine'ye ailesiyle birlikte hicret etti. Aklı, zekası, çabuk kavrayışlılığı ile dikkati çeken Abdullah bin
Abbas, Peygamber efendimizin sağlığında Kur'an-ı kerimin bir kısmını ezberledi. Peygamber
efendimiz vefat ettiği sırada on üç veya on dört yaşındaydı. Eshab-ı kiramın büyüklerinin meclislerinde
bulundu. İlim ve fazilette yüksek dereceye ulaştı. Hulefa-i Raşidin (Dört Halife) devrinde fetvalar verdi.
Hazret-i Osman devrinde Afrika seferine katıldı. Bu seferde İslam ordusu adına kendisine elçilik
vazifesi verildi. Hazret-i Osman'ın şehid edildiği günlerde, halifenin emriyle hac emirliği yaptı. Hazret-i
Osman'ın şehid edilmesinden sonra hazret-i Ali'nin yanında yer aldı. Basra valiliği vazifesinde bulundu.
Sıffin'de hazret-i Ali'nin kumandanlarından olup, onun şehadetinden önce istifa edip, Mekke'ye oradan
da Taif'e gitti ve vefatına kadar burada kaldı.
Ömrünün sonlarında gözleri görmez oldu. Bunun için şu beyti söylemiştir: "Allahü teala gözlerimden
görme nurunu aldıysa, dilim ve kalbimde, o nur devam ediyor. Kalbim parlaktır, aklım da kusurdan
uzakta, dilimde ise kılıç gibi keskin bir tesir vardır."
Uzun boylu, güzel beyaz yüzlü, iri vücudlu bir zat olan Abdullah bin Abbas, sakalını kına ile boyardı.
Allah korkusundan dolayı çok ağlaması sebebiyle yanaklarında göz yaşlarının bıraktığı izler
görünürdü.
Abdullah bin Abbas, Eshab-ı kiram arasında ilminin üstünlüğü ile tanınmıştı. İlimdeki yüksekliği
sebebiyle, kendisine Bahr-ül-İlim yani ilim deryası veya Hibr-ül-Ümme yani Ümmetin Alimi denildi.
Bilhassa Kur'an-ı kerimin tefsiri ve ayet-i kerimelerin izahında yani tefsir ilminde yüksek bir dereceye
sahipti. Bu vasfından dolayı Tercüman-ül-Kur'an denilmişti. Abdullah bin Abbas tefsir ilminden başka
hadis, fıkıh, edebiyat ve sahabenin ihtilaf ettiği konularda ve diğer ilim dallarında mütehassıs idi.
Abdullah ibni Mes'ud (radıyallahü anh), Abdullah bin Abbas hakkında; "O Sultan-ül-Müfessirindir."
derdi. Abdullah bin Abbas'ın ayrı bir tefsir kitabı yoktur. Fakat tefsire dair pekçok rivayetleri vardır. Bu
rivayetlerden bazıları kitaplar halinde toplanmıştır. Mesela tefsire dair nakledilegelen rivayetlerinden bir
kısmını Firuzabadi, Tenvir-ül-Mikbas min Tefsir-i İbn-i Abbas adlı eserinde toplamıştır. Hadis
ilminde de bir derya olan Abdullah bin Abbas, 1660 kadar hadis bildirmiştir. Fıkıh ilminin direklerinden
olup, fetvaları ciltler dolduracak kadar çoktur.
Abdullah bin Abbas'ın günlük çalışmaları, plan ve intizam içinde geçerdi. Hangi gün ne iş yapacağını
önceden tesbit eder ve onlara eksiksiz uyardı.
Buyurdu ki: "İçinde haram olanın, yani haram yiyenin namazını Allahü teala kabul etmez."
"Benim için gecenin az bir vaktini ilme ayırmak, bütün geceyi ibadetle geçirmekten daha iyidir."
Her binanın bir temeli vardır. İslam binasının temeli de güzel ahlaktır."
"İnsanlara hayrı öğretenler için, denizdeki balıklara varıncaya kadar, her şey, Allahü tealadan mağfiret
diler."
Peygamber efendimizden rivayet ettiği bazı hadis-i şerifler şunlardır:
Kur'an-ı kerime saygı göstermek, E'uzü okuyarak başlamakla olur ve Kur'an-ı kerimin anahtarı
besmeledir.
Ölünün mezardaki hali, imdad diye bağıran denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere
olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de babasından, anasından,
kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Kendisine bir dua gelince, dünyanın hepsi
kendisine verilmiş gibi sevinmekten daha çok sevinir. Allahü teala, yaşayanların duaları sebebi
ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar
etmektir.
Allahü tealanın size verdiği sayısız nimetler için onu seviniz. Beni de Allahü tealayı sevdiğiniz
için seviniz.
Kemal; doğru konuşmak ve doğrulukla iş görmektir.
Beş şeyden önce beş şeyi fırsat ve ganimet bil: İhtiyarlık gelmeden gençliği, hastalık gelmeden
sıhhati, yoksulluk gelmeden zenginliği, meşguliyet gelmeden boş vakti ve ölüm gelmeden
hayatı ganimet bil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder