Ezan-ı Muhammediyyenin okunuşunu rüyasında görüp, Peygamber efendimize haber veren ve
Sahib-ül-ezan lakabı ile meşhur olan sahabi. İsmi, Abdullah bin Zeyd bin Abd-i Rabbih’tir. Künyesi Ebu
Muhammed, annesinin ismi Sade binti Küleyb bin Yesaf bin İnebe bin Amr’dır. Medine’nin ileri gelen
kabilelerinden Hazrec’e mensup olduğu için Hazreci, Medineli ilk Müslümanlardan olduğu için Ensari
nisbeleriyle bilinir. Miladi 591 senesinde Medine’de doğdu. 652 (H.32)de 64 yaşındayken Medine-i
münevverede vefat etti.
İslamiyetten önceki Araplar arasında okuma ve yazmayı bilen az kimselerden biri olan Abdulah bin
Zeyd radıyallahü anh, sevgili Peygamberimizin Mekke-i mükerremeden Medine-i münevvereye
hicretlerinden üç ay kadar önce vuku bulan İkinci Akabe bi’atında bulunup, müslüman olma şerefine
kavuştu. Bedr, Uhud ve Hendek gazalarında ve diğer bütün savaşlarda bulundu. Hicretin birinci
senesinde (M.623) Peygamber efendimiz, Müslümanları namaza davet için ne yapayım, diye Eshab-ı
kiram aleyhimürrıdvanla istişare etti. O güne kadar, “Essalatü Cami’a” denilmek suretiyle mü’minler
namaza davet edilirdi. Eshab-ı kiramdan bazıları; “Namaz vakti gelince bir alem yani bayrak dikilsin,
onu görenler birbirine haber verirler.” dediler. Peygamber efendimiz bu fikri beğenmedi. Bazıları;
“Yahudiler gibi boru çalınsın.” dediler. Peygamberimiz bu fikri de beğenmedi. “Bu, Yahudilerin
işidir.” buyurdu. “Nakus yani çan çalınsın.” diyenler oldu. Peygamber efendimiz; “Bu, Hıristiyanların
işidir.” buyurarak kabul etmedi. Yüksek bir yere ateş yakılıp, namaz vaktinin haber verilmesini teklif
edenler oldu. Sevgili Peygamberimiz bunun mecusilere ait olduğunu bildirdiler. Bu sırada Abdullah bin
Zeyd radıyallahü anh Peygamber efendimize gelerek; “Ya Resulallah! Bu gece rüyamda, üzerinde iki
parçadan yeşil elbise bulunan ve elinde bir çan taşıyan kimse yanıma gelip beni dolaştırdı. Ona; Ey
Allah’ın kulu! Bu çanı satar mısın? deyince; Ne yapacaksın? dedi. Onunla namaza davet edeceğiz,
dedim. Bu sözüm üzerine; Ben sana ondan daha hayırlı olanı tarif edeyim mi? dedi. Olur. Nedir o?
dedim. Kıbleye karşı durdu ve yüksek sesle ezanın mübarek kelimelerini okudu. Biraz durduktan sonra
aynı kelimeleri tekrar ederek, sonuna doğru, “Kad kamet-is-salatü” cümlesini ilave etti” dedi. Bunun
üzerine Resulullah efendimiz; “İnşaallah bu rüya haktır! Bilal ile birlikte kalk da, gördüğünü ona
öğret. Ezanı okusun. Çünkü, onun sesi seninkinden daha yüksek ve daha gürdür.” buyurdu.
Hazret-i Bilal kalktı. Mescid-i şerifin yakınında bulunan yüksek bir dama çıkarak, ilk ezanı, öğretilen
kelimelerle okudu.
Hazret-i Ömer, Bilal-i Habeşi’nin (radıyallahü anh) okuduğu ezan sesini işitince, koşarak Resulullah
efendimizin huzuruna geldi. Hazret-i Bilal’in söylediği kelimeleri, aynen rüyasında gördüğünü arz etti.
O gece, Eshab-ı kiramdan bazıları da aynı rüyayı görmüşlerdi. İşte bu sırada; “Ey iman edenler!
Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman, hemen Allahü tealanın zikri olan namaza gidiniz.
Alış-verişi bırakınız. Bu, bilirseniz sizin için daha hayırlıdır.” mealindeki Cum’a suresinin 9. ayet-i
kerimesi nazil oldu. Böylece, ezan vahiy ile de bildirildi. İşte o günden sonra, her namaz vakti ezan
okunması sünnet oldu.
Abdullah bin Zeyd, Sahib-ül ezan diye anılması dolayısıyla şu manadaki beytleri söylemiştir:
“Çok çok hamd ederim celal ve ikram sahibi olan Allah’a, ezandan dolayı. Getirdi onu bana, Allah’dan
bir müjdeci. Ne muazzez, ne muhterem bir müjdeciydi o. Ard arda geldi üç gece. Geldikçe de artırdı
nazarımdaki vakar ve hürmetini.”
Abdullah bin Zeyd radıyallahü anh, 624 (H.2) senesinde yapılan Bedr Muharebesine ve diğer bütün
harplere katılarak, büyük kahramanlıklar gösterdi. Mekke’nin fethinde Müslümanlar, Mekke-i
mükerremeye girdikleri zaman, Hazrec kabilesinin Harisoğulları kolunun bayrağını taşıdı. Bunun
ardından Huneyn Gazasına da iştirak ederek, büyük yararlıklar gösterdi. Tebük Gazasına da iştirak
eden Abdullah bin Zeyd radıyallahü anh, döndükten sonra, Peygamber efendimizin veda haccında da
bulundu. Bu sırada bütün servetini ve hayvanlarını fakirlere sadaka olarak dağıttı. Kendisine, sadece
binek olarak bir kısrak alıkoydu. Hazret-i Osman’ın hilafeti sırasında, 64 yaşındayken Medine-i
münevverede vefat etti. Cenaze namazını hazret-i Osman kıldırdı. Cennet-ül Baki Kabristanında
defnedildi.
Orta boylu olan Abdullah bin Zeyd, cömertliği ile tanınmıştı. Sıkıntı ve zaruret içinde yaşadığı halde,
mallarını Allah yolunda sarf ederdi. Arazisi az olduğundan, hayvan besler ve bunları çoğu kere
fakirlere tasadduk ederdi. Abdullah bin Zeyd’in, Müslüman olduktan sonra doğan Muhammed adında
bir oğlu vardı.
Resulullah efendimize karşı muhabbeti ve bağlılığı çok fazla olan Abdullah bin Zeyd, pek az hadis-i
şerif rivayet etmiştir. İmam-ı Buhari’ye göre, sadece ezan hakkındaki hadis-i şerifi; İbn-i Hacer-i
Askalani’ye göre ise, altı veya yedi tane hadis-i şerif bildirmiştir.
Abdullah bin Zeyd şöyle buyurdu: Dünyada olup da ahiret hayatı yaşıyan insan, saadet içindedir. Bir
insan yaşadığı müddetçe Allahü tealayı hatırından çıkarmayıp, O’na hep yalvarırsa, ahirette
merhametine sebep olur. Böylece ahiret hayatı yaşamış olur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder