Şâir ve yazar. Servet-i Fünûn edebiyâtının önde gelen üç temsilcisinden biri. 1870’te Manastır’da
doğdu. Babası Plevne’de şehit düşmüş bir binbaşıdır. İlk ve orta tahsillerinden sonra 1889 yılında
Askerî Tıbbiyeyi bitirerek doktor çıktı. İhtisas için gönderildiği Pâris’te (1890-94) yılları arasında dört
sene kalarak yurda döndü. Çeşitli yerlerde hekimlik yaptıktan sonra 1896 sıhhiye müfettişliği göreviyle
Hicaz’a gitti. 1908’den sonra siyâsî hayâta girdi. 1914’te kendi arzûsuyla emekli olduktan sonra
1922’ye kadar Edebiyat Fakültesinde müderrislik yaptı. Bu arada “Millî mücâdele hareketine karşı
çıkması” üzüntüyle karşılandı. Cumhuriyet devrindeki hayâtı edebî yazılar ve çalışmalarla geçti. 13
Şubat 1934’te beyin kanamasından ölerek Bakırköy Mezarlığına gömüldü.
Cenab Şahâbeddîn, başta şiir olmak üzere tenkit ve makâleler, vecizeler, biyoğrafya ile seyâhat ve
tiyatro eserleri yazmıştır. Daha 14-15 yaşlarındayken dîvân gazellerini taklid ederek şiire başlayan
Cenab, İstanbul’da tıbbiye talebesi olduğu yıllarda bu çalışmalarını geliştirdi. Bir ara Recâizâde
MahmudEkrem, Abdülhak Hâmid tesirine girmiş, dört yıl kaldığı Paris’te yakından tâkib ettiği sanat ve
edebiyat çalışmalarına ileri derecede vâkıf olarak İstanbul’a dönmüş, Servet-i Fünûnun yeniliklerinde
öncülük yapmıştır. Hayâtı boyunca arûz vezninden vazgeçmemiş, bu vezni şiirde sağlamak istediği iç
mûsikî ve âhengin esas unsurlarından biri olarak değerlendirmiştir. Nazmı, nesir ile kelimelerdeki ses
mûsikîsinin toplamına eşit gören şâir, kelime tekrarları, ses oyunları ile kulağı okşamayı ön plânda
tutmuştur.
Bir bütün olarak ele alındığında şiirlerinde konuları sınırlamıştır. Âdetâ bir tablo yapar gibi yazmış,
konuda var olan unsurlara yer vererek, diğerlerini atmıştır. Biçim üzerinde ısrarla durarak muhtevâcı
şiir akımı ve anlayışlarına karşı çıkmıştır. Servet-i fünûn şâirlerinin hemen benimseyip uyguladıkları bu
özellikleri Paris’te kaldığı yıllarda Fransız şâirlerinden ve edebî akımlardan aldı. Bilhassa parnasçılar
ve sembolistlerin tesiri altında kaldı.
Mecazlar konusunda Servet-i Fünûn ana hatlarını çizen Cenâb Şehâbeddîn, Batıdaki misallere
özenerek hiç duyulmamış, yeni yeni isim ve sıfat takımları kurdu. O yıllarda da pekçok ağır tenkide
mâruz kalan ve edebiyâtımızda benimsenmeyen bu mecazların en çok gülünç bulunan ve îtirâz
edilenleri arasında “sâat-ı semen-fâm, lerze-i rûşen, berf-i zerrîn, perî-i fikir...”gibileri sayılabilir. Onun
bu yabancı, garip ve lügat kitaplarının derinliğindeki kelimelere düşkünlüğü bâzı şiirlerini okunamaz
hâle getirmiştir.
Sosyal meselelere hiç yanaşmayan Cenab için “Şiirin amacı, yalnız güzelliktir.” Konularını beşerî aşk,
felsefe ve tabiat temalarından seçmiştir. Şiirlerinde de duygu sığ kalır hattâ felsefî şiirlerinde de fikrî bir
derinlik bulunmaz. İnanç konularında şüpheci bir tavrı vardır. Siyâsî ihtiras ve şahsî kaygılarla dolu
hayâtı eserlerine de aksetti. Kaprisli kişiliği kendisini, pekçok edebî tartışma ve tenkidin hedefi hâline
getirdi. Tartışmalarında edebî tenkitten ve makalelerinde bir taraftan seviyeli ve doyurucu olmakla
birlikte, karşısındakini küçümsemek ve alaya almaktan da vazgeçmezdi. Alayı zekânın tabiî bir hakkı
sayması, düşmanlarının sayısını artırmaktan, herkesi kendisine küstürmekten başka bir şeye
yaramadı.
Eserleri arasında önemli bir yer tutan Tiryâkî Sözleri, ince ve ısırgan bir zekânın verimi olan sözlerle
doludur. Biyoğrafya türündeki tek eseri William Shakspeare (Vilyem Şekspir)dir. Tenkit ve
makalelerinin bir kısmı Evrâk-ı Eyyâm, Nesr-i Harb,Nesr-i Sulh kitaplarında toplanmıştır.Hac
Yolunda, Avrupa Mektupları, Âfâk-ı Irak isimleriyle yayınlanan seyâhat eserlerinden başka,
başarısız tiyatro eserleri de vardır. Şiirleri kitap hâlinde toplanmıştır.
ELHÂN-I ŞİTÂ’dan,
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gâib eyliyen bir kuş gibi kar,
Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.
Ey kulûbun sürûd-i şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:
Kapladı bir derin sükûta yeri, karlar;
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyâz rîşe-i cenâh-ı melek, gibi kar;
Seni solgun hadîkalarda arar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder