Osmanlı Devletinin son yıllarında görev alan kumandan ve devlet adamlarından. Midilli’de 1872’de
doğdu. Askerî Eczâcı Mehmed Nesîb Efendinin oğludur. 1890’da Kuleli Askerî Lisesinden 1895’te de
Harp Akademisinden mezûn oldu. Genelkurmay Birinci Şûbesinde bulundu. Kırklareli İstihkâm İnşâatı
Şûbesinde çalışmak üzere İkinci Orduda görev yaptı. Daha sonra Selânik’teki Redif Fırkası
Kurmaybaşkanlığına tâyin edilerek Üçüncü Ordu emrine verildi.
Cemâl Paşa, Osmanlı Devletinin içinden sarsılıp, daha sonra yıkılmasına zemin hazırlayan meşhur
İttihat ve Terakki Cemiyetinin ileri gelen reislerinden ve faal elemanlarından idi. Nitekim adı geçen
cemiyetin 1899 yılında Selânik’te Talat Paşa ve arkadaşları tarafından kurulması üzerine Cemâl
Paşaya, bu yıkıcı cemiyetin ordu içinde teşkilâtlandırılması ve Sultan İkinci Abdülhamîd Han gibi bir
pâdişâhın, istibdat yaygaralarıyla tahttan indirilmesini sağlayacak faaliyetleri yürütmek vazîfesi
verilmişti. Netîcede Cemâl, Enver, Talat ve diğer cemiyete üye paşaların yıkıcı çalışmaları etkisini
gösterdi ve Sultan Abdülhamîd Han zorla tahtından indirildi. Pâdişâh’a tahttan indirildiğini bildirmek için
saraya gelen heyet arasında Ermeni Aram, Yahûdî Emanuel Karasu’nun bulunması, cemiyetin vatan
hâinleri ile ne derece irtibat hâlinde olduğunu açıkça göstermektedir.
Cemâl Paşa, 1909’da Adana vâlisi 1912’de Bağdât vâlisi oldu. Vâliliği sırasında yaptığı zulümler ve
haksızlıklar meşhurdur. Bilhassa Adana’da Ermenilerin hatırı için, Erzin Kazâsı müftîsi dâhil yüzlerce
Müslümanı îdâm etti. Bu yaptığı zulümleri Hâtırât’ında açıkça îtiraf etmektedir. 1912’de Bulgarlarla
yapılan muhârebede kumandan idi, ancak muvaffak olamayıp, Çatalca hattına kadar çekilmek zorunda
kaldı. Aynı yıl menzil müfettişi ve ordu idâre reisi oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti hükûmeti ele
geçirince, Cemâl Paşa 1913 yılında İstanbul muhâfızı yapıldı. Enver Paşa Harbiye Nâzırı olunca,
Cemâl Paşa önce Nâfiâ Nâzırı, sonra da Bahriye Nâzırı oldu. Enver ve Talat Paşalara uyarak 1914’te
Almanya ile yapılan ittifak anlaşmasını kabul etti. Zâten Balkan Savaşlarından büyük bir zararla çıkan
Osmanlı Devleti, böylece Birinci Dünyâ Harbine sokulmuş oldu. Savaşta yüzbinlerce vatan evlâdı
şehid olurken, altı asırlık Osmanlı Devleti de yıkılıp, memleket işgâl edildi.
Cemâl Paşa, Birinci Dünyâ Savaşı çıktığı zaman,Harbiye Nâzırlığı yanında, İkinci Ordu
kumandanlığını da üstlendi. Daha sonra Enver Paşanın emriyle Suriye’nin güvenliğini sağlamak ve
Mısır’ı İngiliz istilâsından korumak vazîfesiyle Dördüncü Ordu kumandanlığına tâyin edilerek Suriye’ye
gitti. Suriye’de bulunduğu sırada, krallar gibi zevk ve safâ içinde yaşadı. Halka, bilhassa şeriflere
zulmetti. Bütün bunları Münevver Ayaşlı acı bir üslubla anlatmaktadır. Cemâl Paşanın burada
emrindeki 12.000 kişilik orduyu Sina Çölünden geçirme teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlandı ve
ordumuzun büyük bölümü helâk oldu.
1915 senesinde Enver, Talat ve Cemâl paşalar arasında ayrılıklar çıktı. Bu ayrılık şeflik iddiâsından
dolayı idi. Cemâl Paşa diğerlerinin siyâsetini tasvip etmiyor, bulunduğu yerlerde Ermenilerle işbirliği
yapıyordu.
Cemâl Paşa ve adamlarının Suriye’deki şeriflere ve yerli halka yaptıkları zulümler ve İngiliz
câsuslarının propagandaları neticesinde Araplar arasında Arap milliyetçiliği fikri ve Osmanlı düşmanlığı
hızla yayılıyordu. Cemâl Paşa bu durumda kendini kurtarmak için, Suriye’nin çeşitli bölgelerine
Ermenileri yerleştiriyor ve onlarla işbirliği yapmaktan çekinmiyordu. Cemâl Paşa ile diğer paşalar
arasındaki ihtilafı bilen Ermeniler, Cemâl Paşaya Suriye krallığı vâd ederek İstanbul Hükümetine isyân
ettirmek istediler. Bunun için bir plan da hazırladılar. Ancak büyük devletlerin anlaşamaması sebebiyle
bu plan gerçekleşmedi.
Şam’da durumun aleyhine döndüğünü gören Cemâl Paşa 1917’de İstanbul’a döndü.
Osmanlı Devletinin Birinci Dünyâ Harbine girmesinde olduğu gibi, mağlûbiyetinde de İttihat ve Terakki
Cemiyetinin mesûliyeti büyüktür. Hükûmetin ileri gelenlerinden her biri yenilgi üzerine yurt dışına
kaçtılar. Cemâl Paşa Berlin ve Münih’e gitti. Bolşevik ihtilâlcileriyle tanıştıktan sonra Rusya’ya geçti.
Oradan Taşkent’e gidip, güyâ onları kurtarma faaliyetlerine girişti ise de, Enver Paşanın da Türkistan’a
gelmesi üzerine oradan ayrılıp Tiflis’e gitti. Orada Ermeni komitecileri tarafından 22 Temmuz 1922’de
öldürüldü. Önce Tiflis’de gömüldü ise de sonra Erzurum’a getirilerek şehitliğe gömüldü. “Plevne
Savunması” adlı eseri 1898’de, Hatıraları ise 1923’te İstanbul’da basıldı. Cemâl Paşanın 5 oğlu
vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder