Son devir Osmanlı âlimlerinden. Osmanlı Devletinin yüz yedinci şeyhülislâmıdır. İsmi, Mehmed
Cemâleddîn’dir. Babası, Tedkikât-ı Şer’iyye Meclisi reisi Kazasker Hâlid Efendi, dedesi ise Kazasker
Yûsuf Efendidir. Annesi, Abdülmecîd Han devri kazaskerlerinden Hacı Mehmed Sa’îd Efendinin
kızıdır. 1848 (H.1264) senesinde İstanbul’da doğdu. 1919 (H. 1335) senesinde Mısır’ın İskenderiye
şehri civarındaki Remle kasabasında vefât etti. İstanbul’da defnedildi.
İlk öğrenimini mahalle mektebinde gören Cemâleddîn Efendi, babasından ve zamanının büyük
âlimlerinden ilim tahsil etti. Medrese tahsilini tamamlayıp on yedi yaşındayken Rüûs-ı Hümâyûn
defterine kaydolunarak kendisine maaş bağlandı. Zekâ ve dirâyeti sâyesinde ilerleyerek 1866
senesinde İbtida-yı hâriç pâyesiyle müderris oldu. 1871’de Hareket-i hâriç pâyesi alıp Şeyhülislâmlık
Mektupçu Muâvinliği; 1872’de İbtidâ-yı dâhil pâyesiyle, Anadolu Kazaskerliği Mektupçuluğuna getirildi.
Daha sonra Adliye Nezâreti Cezâ Mahkemesi Muharrerât Şûbe Muâvinliği ve Müdürlüğüne yükseldi.
İlmiye rütbesinde ilerleyip 1877’de Süleymâniye Müderrisliği pâyesine ulaştı. 1884’te İstanbul Kâdısı;
daha sonra Anadolu Kazaskeri ve 1890’da Rumeli Kazaskeri oldu. 1891 senesinde Rumeli Kazaskeri
pâyesiyle Meşîhât mektupçuluğunda bulunduğu sırada üstün zekâ ve dirâyeti, aynı zamanda devrin
bütün ahvâline (hallerine) vâkıf olması sebebiyle, 43 yaşındayken Şeyhülislâmlık makamına yükseldi.
Aralıklı olarak on sekiz seneye yakın bu vazifede kaldı. Dört defa Şeyhülislâmlık makamına getirildi.
Birinci ve ikinci şeyhülislâmlığı 17 yıl 5 ay 10 gün; üçüncü ve dördüncü şeyhülislâmlığı 6 ay 3 gün
sürmüştür. Birinci ve ikinci şeyhülislâmlığı Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın, üçüncü ve dördüncü
şeyhülislâmlığı ise Sultan Reşâd’ın saltanatı yıllarına rastlamaktadır. Cemâleddîn Efendi Osmanlı
târihinde Ebüssü’ûd Efendi, Molla Fahreddîn-i Acemî ve Zenbilli Ali Efendiden sonra şeyhülislâmlıkta
en çok kalan kimselerdendir.
Cemâleddîn Efendi uzun müddet Şeyhülislâmlık vazifesinde bulunmaktan başka devrinde yaşanan
birçok önemli hadiselere şâhid olmuştur. Bunlardan birisi, Sultan İkinci Abdülhamîd Hana karşı 21
Temmuz 1905 Cumâ günü tertiplenen Yıldız Suikastıdır.
Sultan İkinci Abdülhamîd Han, her hafta Cumâ selâmlığına Şeyhülislâm Cemâleddîn Efendi ve
serasker Rızâ Paşa ile birlikte çıkardı. 21 Temmuz 1905 Cumâ günü Ermeniler Yıldız Câmii önüne bir
saatli bomba yerleştirerek Sultan İkinci Abdülhamîd Hana karşı suikast tertiplediler. Her şey saniyesi
saniyesine hesaplanmıştı. Ancak Abdülhamîd Han hünkâr mahfelinde Şeyhülislâm Cemâleddîn Efendi
ile birkaç cümle konuştu. Bu gecikme sırasında yerleştirilen bomba patladı. Böylece Sultan İkinci
Abdülhamîd Han, Allahü teâlânın yardımıyla, suikastten kurtuldu. Cemâleddîn Efendi de bir fâcianın
önlenmesine sebeb olduğu için pâdişâhın ihsân ve iltifatını kazandı.
Cemâleddîn Efendinin şeyhülislâmlığı sırasında 23 Ocak 1913 târihinde vukû bulan ikinci mühim
hâdise, İttihatçıların meşhûr Bâbıâlî Baskınıdır. İttihatçılar o sırada şeyhülislâm olan Cemâleddîn
Efendiyi İstanbul’dan Mısır’a sürmüşlerdir. Cemâleddîn Efendi Mısır’da bulunduğu sırada, Mısır halkı
ona çok hürmet gösterdi. Cemâleddîn Efendi Mısır’da kaldığı altı yıl içinde Hâtırât-ı Siyâsiyye
adındaki eserini yazdı.
1919 senesinde 72 yaşında bulunduğu sırada Mısır’ın İskenderiye şehri civarındaki Remle
kasabasında vefât etti. İskenderiye’deki cenâze namazına 35.000’den fazla Müslüman katıldı.
İstanbul’a getirilen nâşı Fâtih Otlukçu Yokuşundaki âile kabristanlığına defnedildi. Sonraları Otlukçu
Yokuşunun tâdilatı sebebiyle mezarı Edirnekapı Şehidliğine nakledildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder