26 Ocak 2011 Çarşamba

Belinizle birlikte hayatınız kaymasın!

Yaşam kalitesini düşüren önemli bir rahatsızlık olan bel kaymasının tedavisi, yeni teknolojiler sayesinde korkulu rüya olmaktan çıkıyor

Op. Dr. Aybars Akkor, gelişen teknolojinin "bel kayması" ameliyatlarında görülebilecek riskleri büyük oranda ortadan kaldırdığını söyledi.
Yaşam kalitesini düşüren önemli bir rahatsızlık olan bel kaymasının tedavisi, yeni teknolojiler sayesinde korkulu rüya olmaktan çıkıyor. Halk arasında "platin" ya da "vida" ameliyatı olarak adlandırılan eski tedavi yöntemi oldukça riskli olarak biliniyor.
Vidaların ameliyat sırasında tam doğru yerlere konulamaması birçok hastanın sakat kalmasıyla veya istenilen düzeyde iyileşmemesiyle sonuçlanabiliyor. Ancak bilgisayar destekli tedavi sayesinde artık vidalar tam yerine yerleştirilebiliyor.
Kişiyi taşıyan omurga kemik sisteminin birbiri üzerinde kayıp omuriliği sıkıştırması durumunun oldukça sık görülen bir rahatsızlık olduğuna dikkat çeken Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Aybars Akkor, rahatsızlığın yürürken sık sık durma isteği, bacaklarda uyuşma ve yanma hissiyle kendini gösterdiğini söyledi.
TEDAVİDEN KAÇMAYIN!

Bel kaymasının tedavi edilmezse idrar tutamama, cinsellik kaybı, yürüyememe, belden aşağısını hissetmeme gibi sonuçlara yol açabileceğini kaydeden Akkor, "Bel kaymasının tek tedavisi beli titanyum vidalarla sabit hale getirip kaymasını önlemektir. Bu tedavi yöntemi, halk arasında oldukça riskli olarak bilinmektedir. Vidaların ameliyat sırasında yanlış bir yere iletilmesi, tam doğru yerlere konulamaması birçok hastanın sakat kalmasıyla veya istenilen düzeyde iyileşmemesiyle sonuçlanmaktadır. Bu nedenle, bu ameliyatı olması gerekenler bu tedaviden kaçmakta ömür boyu kalitesiz bir yaşam sürmektedirler. Yeni teknolojilerle tüm bu endişeler ortadan kalkmakta, bilgisayar desteği ile vidalar tam yerine konabilmektedir. Bu sistem sayesinde bel kayması ameliyatları sorunsuz olarak uygulanabilmektedir. Önemli olan doğru zamanda doğru teşhisi koymaktır" dedi.
Ağır doğumlar, düşmeler, kazalar, kemik yapının fazla alındığı bel fıtığı ameliyatları ve ileri kemik erimesinin bel kaymasına neden olabileceğini belirten Dr. Akkor, kayma hareketliyse ameliyat, hareketsizse fizik tedavinin gerekli olacağını söyledi.
Bel kayması ameliyatlarına ilişkin de bilgi veren Aybars Akkor, "Bel kayması ameliyatları yaklaşık 1 saat sürmekte, hasta ameliyattan 12 saat sonra ayağa kalkabilmektedir. Hastanede 1 gün yatması yeterlidir. Bel omurgasına kaymayı önlemek amacıyla titanyum vidalar konmakta, bu vidalar ömür boyu hastada kalmaktadır. Ameliyatta cilt dikişi konmamaktadır. Sakat kalma felç olma riski gelişen yeni teknolojilerle sıfıra yakındır" diye konuştu.
Ameliyattan bir veya iki gün sonra evine çıkan hastanın evinde dolaşabileceğini ve oturabileceğini kaydeden Akkor, 10 gün sonra kontrolü yapılan hastaya her türlü hareketin serbest bırakıldığını kaydetti. Hastanın 3 hafta süreyle, yatınca çıkarmak kaydıyla, korse kullanması gerektiğini ve 20 gün sonra işine dönebileceğini ifade eden Akkor, bele takılan vidaların hastanın öne doğru eğilme hareketlerinde bir sorun olacağını da sözlerine ekledi.
 

Kaynak: internethaber

Keten ve Keten tohumu

Genel olarak
Keten 30 ila 100 cm boyuna ulaşabilen bir yıllık bir bitkidir. Aslında yabani keten in kültüre alınmasıyla tarımı mümkün olmuştur. Özellikle Akdeniz havzasında yetişir ve yayılım gösterir. Tepeye doğru dallanan yeşil bir gövdeye sahip olan keten ucu sivri olan uzun yapraklara sahiptir. Çiçekleri gök mavisi renginde ve oldukça gösterişlidir. Meyveleri yaz sonlarında olgunlaşır. Meyveler içerisinde 2 adet tohum barındıran sivri yapılı kahve renklidir. Bu bitki özellikle ılıman karakterli iklimleri sevmektedir. Kireçli topraklarda yetişen keten bitkisi tohumları sayesinde üretilebilmektedir.
Keten tohumu neden değerlidir?
Keten tohumunun;
  • Kolesterolü düşürdüğü, felç ve kanser için iyi bir destek gıdası olduğu,
  • Sindirim sisteminde mide ve bağırsak iç duvarlarını temizlediği ve
  • Genelde kabızlığa iyi geldiği,
  • Özellikle de unutkanlık gibi rahatsızlıklara birebir olduğu bilinmektedir.
Yukarıdaki sayılanlardan farklı olarak keten tohumu;
  • Kan şekerini ayarlamada,
  • Bazı deri hastalıklarının iyileştirilmesinde
  • Bazı yaraların daha çabuk iyileşmesi için destekleyici gıda olarak
  • Kemik ve destek sistemin kuvvetlendirilmesinde
  • Bazı solunum yolu rahatsızlıklarında
  • Deri ve organların dış yüzeylerini örten dokuların yenilenmesine yardımcı olmasında uzun zamanlardan beri kullanılmaktadır.
Keten tohumunun kullanıldığı yerler nerelerdir?
1- Omega–3 içerir hem de yüksek oranda.
Öncelikle ketentohumu yüksek oranda Omega–3 içermektedir. Omega–3 bilindiği üzere daha esnek bir yağ asidi içerir buda hücre zarının daha akışkan olmasını sağlar. Akışkanlığı artan hücre zarında proteinler birbirleriyle daha iyi etkileşime girer. Aslında keten tohumunun hücre zarıyla ilgili rahatsızlıklara iyi gelmesinin esprisi yapısında bulunan Omega–3 yağda yatar. Yukarıda verilenlere dikkat edilirse deri ve iç organların üzerini örten zarlarla ilgili hastalıkların tamamına iyi gelmektedir keten tohumu.
Özellikle balık sevmeyenlerde ve dahası vejetaryenlerde eksikliği önemli olan Omega–3 lerin yerine konulması açısından keten tohumu çok değerlidir.
2. Zayıflatıcıdır.
Keten tohumu ve keten tohumu yağı iki önemli sebepten dolayı zayıflatıcı etkiye sahiptir. Bunlardan birincisi insana tokluk hissi veriri ve yeme dürtüsünü baskılar. İkincisi ise bağırsakların ve sindirim sisteminin daha düzenli ve iyi çalışmasını sağlar.
3- B12 vitamini içermektedir
Yine dışarıdan alınması gereken önemli temel maddelerden birisi de B12 vitaminidir. Bu vitamin açısından oldukça değerli olan keten tohumu yine vejetaryenler için önemli bir besin olmaktadır.
Keten tohumunu nasıl tüketmeliyiz?
Keten tohumunu; yağ şeklinde, taneler halinde veya infüzyon(demlenmiş) şekilde alabilirsiniz.
Öğütülmüş haldeki keten tohumu eğer bir kap içerisinde barındırılmaktaysa yaklaşık 1 ay kadar tazeliğini korumaktadır.
Yok, eğer tohum şeklinde keten tohumu aldıysanız bir bölümünü nemli pamuk arasına alınız ve çimlenmesini bekleyiniz. Eğer keten tohumları çimleniyorsa bilin ki almış olduğunuz keten tohumu tazedir ve rahatlıkla tüketilebilir. (uyarı: Çimlenen keten tohumlarını tüketmeyiniz. Onları atınız )
Diğer yandan yağ halinde tüketilecek olan ürün de güvenilir kanallardan alınmış olmalıdır.
Tane halinde keten tohumu
Bu şekilde alınan keten tohumunun özellikle sindirim sistemini düzenlediği bilinmektedir. Ancak sert tohumlar dişlerle tam öğütülemez ve sindirimi az olur. Genelde 1–1,5 çorba kaşığı sıcak suyla ıslatılarak yoğurt vb yiyecek maddeleriyle karıştırılıp tüketilebilir.
Yağ halinde
Eğer keten tohumu yağı alacaksanız; özellikle küçük şişelerde ve güvenilir yerlerden almalısınız. Aldığınız bu yağı Işık, ısı ve ağır kokulu ortamlardan korumalısınız. Keten tohumu yağı günde 1–1,5 tatlı kaşığı alınabilir. Bazı besinlerle birlikte de alabilirsiniz bu sizin damak zevkinize kalmıştır.
Öğütülmüş halde keten tohumu
Bu konuda dikkatli davranmalısınız. Çünkü almış olduğunuz tozun ne zaman öğütülmüş olduğunu bilemezsiniz. Eğer güvenilir bir yerden almıyorsanız size tavsiyem tohum olarak alın ve çimlendirme tekniğiyle tazeliğini kontrol edin.
Sıvı halinde
Bu şekil keten tohumunun demlenmesi(infüzyon) ile elde edilmektedir. Günlük tüketilebilecek miktarlarda kaynamış suya ketentohumu katılarak yapılır. Fazla beklemeden tüketilmesine özen gösterilmelidir.
Keten tohumu ekstratı kapsülleri(keten tohumu kapsülleri)
Keten tohumunun etken maddelerinin çıkartılmasıyla oluşturulan ticari kapsüllerdir bunlar şifalı bitkiler satan yerlerde ve eczanelerde bulunabilir.
Uyarılar!
  • Keten tohumunu küçük yaşındaki çocuklara vermeyiniz. Eğer kullanmak istiyorsanız miktarını az tutunuz.
  • Keten tohumunu emziren ve hamile olan bayanlar kullanmamalıdır. Bu konuda yeterli bilgi mevcut değildir.
  • Keten tohumunun çokça kullanılması bayanlarda selülite neden olmaktadır. Kullanımı abartmayınız.
En önemlisi: Bu bitkiler mucizelere neden olmazlar destekleyicidirler asla ilaç yerine geçemezler. Hastalık hallerinde mutlaka doktorunuza başvurunuz

Yeşil Çay ve Faydaları

Yeşil Çay (Green Tea Extract)
Giriş:
Bu makalede Yeşil Çayla ilgili bilmek isteyeceğiniz tüm orijinal bilgiler bulunmaktadır. Fakat aşağıda bahsedilen faydaların sadece bir kısmı bilimsel araştırmalara dayanmaktadır. Geri kalanı ispatlanamamış iddialardır. Bu bakımdan yeşil çayın faydaları ile ilgili okuduklarınızı uygulamanız halinde oluşacak olumsuz durumlardan sitemiz sorumlu değildir. Bağışıklık sitemi zayıf olanlar, herhangi bir kronik rahatsızlığı olanlar doktoruna danışmadan yeşil çay kullanmamalıdır. Örneğin Troid hastaları yeşil çay kullanımında kendi iradeleri ile hareket etmemelidir. Kesin olan bir şey varsa o da yeşil çayın doğru hazırlanıp tüketildiği takdirde sağlığa son derece faydalı olacağıdır.

Yeşil Çay nedir? Nasıl yapılır?
Camellia sinensis yapraklarından üretilir. Siyah çay ile aynı bitkiden üretilir fakat gördüğü işlem çok farklıdır. Yeşil çay kısa bir işlemden sonra fermantasyona uğramadan fazla oksidasyona uğramadan kullanıma hazır hale getirilir, ancak siyah çay daha çok kavrulur ve fermantasyona uğrar bu da siyah çayın içindeki antioksidanları kaybetmesine yol açar. Yeşil çay içindeki kateşin maddesi, yeşil çay çok işlem görmediği için kaybolmaz bu madde özellikle polifenolle birlikte çok etkilidir. Yeşil çay yaklaşık 5000 yıldır Çin’de, Japonya’da ve Hindistan’da tıbbi amaçlarla kullanılmıştır.

Ayak mantarı

Tanım:
Ayak mantarları genellikle parmak aralarında oluşan rahatsızlıklardır. Nadiren ağrılı olabilirler. Genellikle aşırı kaşıntı yaparlar. Özellikle ayak parmaklarının arasında koku ve beyaz döküntülerle kendilerini açığa vururlar. Sağlığı tehlikeye sokan ciddi faktörlerdendir.
Etkileri
  • Ayakta döküntüye neden olurlar. 
  • Ayak kokusu yaparlar.
  • İleri derecede kaşınmalar deride tahrişe neden olur.
  • Bazı vakalarda koku ve tahrişle birlikte alerjik reaksiyonlarda görülebilir.
Bulaşma Yolları:
Genellikle başkalarına ait terlik havlu vb. malzemelerin kullanımı veya toplu halde girilen ortak kullanıma açık havuzlar saunalar ve hamamlar ve buna benzer "yalın ayak" dolaşılan yerlerden bulaşırlar. Sağlık açısından ayak mantarı enfeksiyonuna yakalanmamak için bu gibi yerlerden çıkış ta mutlaka temiz su ve sabunla güzelce durulanılmalıdır.
Tedavi:
Genellikle belirli bir tedavileri yoktur. Ayakta oluşan mantarın cinsine göre bir tedavi yöntemi geliştirilmelidir. Genellikle sağlık açısından çok ciddi sorunlar doğurmadıkları için tedavi edilmek yerine geçiştirilirler. Fakat bu oldukca yanlış bir davranıştır çünkü, ayak mantarları tedavi edilmediklerinde parmak ve tırnak sağlığı açısından büyük olumsuzluklara neden olabilmektedirler.
Bitkisel Tedavi Yöntemi:
  Anadoluda genellikle mantar tedavileri için sarımsak kullanıldığına sıkça şahit olunmuştur. Sağlığı tehlikeye atmadan ve herhangi bir yan etki riskinden uzak durularak uygulanacak kısa süreli bitkisel(sarımsak) tedavi; Yüzeysel hastalık larda(ayak mantarı vakalarında) tam bir iyileşme sağlarken, ciddi “Ayak Mantarı Enfeksiyonlarında” 3-6 aylara varan ciddi rahatlamalar getirir.
Ayak Mantarı na Bitkisel Çözüm:
· Öncelikle 6-7 diş sarımsak alınarak içerisine az bir miktar tuz atılır ve dövülür.
· İyice dövülmüş ve lapa kıvamına getirilmiş sarımsak bir boş cam şişe içerisine alınır.
· Ardından üzerine alkol ilave edilir. (alkolün çok fazla olmaması daha iyi sonuç vermektedir.)
· Bu karışım 3-4 saat kadar bekletilir hatta ara ara sallanarak sarımsağın iyice tentürü çıkarılır.
· Bu sürenin sonunda şişede biriken sıvı süzülerek başka bir şişe veya benzerine alınır.
İşte Ayak mantarı tentürünüz hazır. Bundan sonraki aşamada bunu uygulayacaksınız. Bunun için aşağıdaki adımlara dikkat etmeniz. Önemlidir.
Sağlıklı Bir Ayak İçin Tentürün uygulanması (Ayak mantarı hastalığı)
· Öncelikle bu uygulamayı yatmadan önce yapmanız daha iyi olacaktır.
· Ayağınızı ılık ve sabunlu suyla bir defa yıkayınız.
· Daha sonra ayak mantarı için tentürün uygulanacağı yerlerdeki ölü derileri temizleyiniz. (Kıvrılmış bir bez parçasını ayak parmaklarınızın arasındaki ölü deriyi kaldırmada kullanabilirsiniz.)
· Ayak Parmaklarındaki ölü derinin temizlenmesinden sonra tentür bir pamuğa emdirilerek Ayak mantarının olduğu yerlere pamuk yerleştirilir. Bu işlem bütün enfeksiyon bölgeleri için uygulanır.
!!!ÖNEMLİ!!!!
Not: Bu uygulanan pamuklar 2-3 saatten fazla ayakta durdurulmamalıdır. Ayrıca ayak pamuklar alınır alınmaz yıkanmamalıdır. Yaklaşık 3-4 saat sonra ayakların yıkanması daha iyi sonuçlar için gereklidir.
Not2: Bu işlem 3-4 gün aralıklarla 15 gün boyunca sürdürülür. Ardından 2-3 ay kadar beklenir şikayet tekrarlarsa aynı işlemler yenilenerek tedaviye devam edilir.
Bazı Alternatif Yöntemler:
Bu yöntemler bir veya birkaç kişi tarafından sözlü olarak bildirilmiştir. Kullanımı sık değildir.
Ayak mantarı enfeksiyonlarına amonyak kimyasalının iyi geldiği söylenmektedir. Ancak bu amonyak kimyasalının nasıl uygulanacağı veya hangi dozda uygulanacağı hakkında doyucu bir bilgi yoktur.
!!!Dikkat!!!
Hazırlanan bu Ayak mantarı tentürü harici kullanımlar içindir. Ağızdan alınmaz. İşe yarayacağının garantisi yoktur. Doktorunuza danışmak sizin için daha iyi bir yöntemdir. 


Kaynak: .sagliksifa

Sarımsağın faydaları ve sarımsak kullanımı

Genel Olarak
Sarımsak veya sarmısak (Allium sativum L.), 25-30 cm yükseklikte, yeşilimsi beyaz veya pembe çiçekli, otsu bir kültür bitkisidir. Nadir olarak tohum bağlar. Bu nedenle soğancıkları (diş) ile üretilir. Ülkemizde “Beyaz sarımsak” ve “Siyah sarımsak” olmak üzere 2 çeşit yetiştirilmektedir. Vatanının orta Asya stepleri olduğu sanılmaktadır. Beyaz veya pembemsi renkli, az adette soğancıkdan (diş) meydana gelir. Dişlerin hepsi bir arada bir kabuk tarafından sarılmışlardır. Çok kuvvetli ve keskin bir kokusu ve yakıcı bir lezzeti vardır.
Etken Maddesi
Sarımsağın etken maddesi Allin’dir alin alındıktan sonra enzimatik olaylarla Alicin olarak vücutta değiştirilir. Bu maddenin insan vücudunda oksitleyici etkisi vardır.
Bitkisel Tedavide kullanım alanları.
Sarımsak gerçekten saymakla bitmeyecek ve tamamı da bilinemeyecek kadar yararı olan bir bitkidir. Özellikle;
  • Kurt veya solucan düşürücü olarak,
  • Haricen yara iyi edici olarak,
  • Mantar hastalıklarını engelleyici ve tedavi edici olarak,
  • Saçkıran hastalığını tedavi edici olarak,
  • Tansiyon düşürücü olarak,
  • Antiseptik olarak,
  • Kolesterol düşürücü olarak,
  • Safra salgılarını artırıcı olarak,
  • Kurşun ve yılan zehirlenmelerinde etken olarak,
  • Sakinleştirici olarak,
Kullanılan sarımsak dan birden farklı yöntemle etken madde alınır.
Sarımsak dan

Yaban Mersini

 
Genel Olarak
Ilıman ve tropik karakterli iklimlere adapte olmuş çalı formunda bir bitkidir. İngilizce blueberry (billbery) olarak bilinir. Bu bitki ülkemizdeki literatürde Yaban mersini olarak bilinir. Ancak yetiştiği farklı coğrafyalarda farklı adlarla da bilinmektedir. Örneğin; Rize’de Likapa, Trabzon’da Ligarba, Lifos veya Trabzon Üzümü, Rize Pazar ilçesinde Kaskanaka, Rize Ardeşen İlçesinde Çera (Çela), Artvin’de Morsivit veya Mahabak, Giresun’da Çalı Çileği, diğer bölgelerde ise Ayı Üzümü, Çay Üzümü veya Çoban Üzümü.
Yaban mersini; 30cm-1 metre arasında boyu olan ve genelde mayıs aylarında çiçek açan bir bitkidir. Güz aylarına doğru olgunlaşır olgunlaştığında meyveleri mavi renklidir. Meyvesinin dışında “yapısında bulunan maddelerden dolayı” puslu bir görüntü mevcuttur. Bu görüntü içeriğindeki yüksek tanenleşmeden dolayıdır.
Tarihi Olarak
Aslında yaban mersini yüz yıllardır bilinen bir meyvedir 1862 lere kadar uzanan bir literatür geçmişi vardır. Ancak yaban mersininin ünü, 2. dünya savaşı sırasında uçak pilotlarının görme yeteneklerini artırdığının anlaşılmasıyla yayılmıştır. Yaban mersini hakkında 1960 lardan sonra çeşitli laboratuar ve klinik deney araştırmaları yapılmıştır. Yaban mersini bütün bunların sonucunda günümüz modern tıbbının tedavi destekleyici meyveler literatüründe iyi bir yer edinmiştir. Yaban mersini hakkında Osmanlı döneminde de bazı kaynaklara rastlanmaktadır bu kaynaklarda yaban mersininin ticari bir bitki olduğundan bahsedilmektedir.
Etken Maddeleri Nelerdir?
Yaban mersininde diğer bütün şifalı bitkilerden daha fazla oranda anti oksidan madde vardır. Yalnızca bu özelliği dahi yaban mersinin önemli şifalı bitkiler kategorisine sokmaktadır. Genel olarak yaban mersininde;
  • Antosiyanidinler
  • Tanenler
  • Alkoloidler(myrtine, epimyrtine)
  • Fenolik asitler
  • Glikozitler

Hangi Rahatsızlıklara iyi gelmektedir
Yaban mersini Damarlar üzerinde oldukça etkilidir. Bu durumda yaban mersini, damarla ilgili olan
  • Varis
  • Basur(hemoroid)
  • Romatizmal ağrılar
  • Kan damarlarının tıkanması
  • Damar sertliği
  • Akciğer amfizemi
  • Zayıf kılcal damarların güçlendirilmesi.
  • Artrit(eklem iltihaplanması) rahatsızlıklarının tedavisin de yardımcı faktördür.
Diğer yandan yaban mersini gözde olumlu etkileri olan bir besindir. Bu durumda
  • Göz yorgunluğu,
  • Miyopluk,
  • Katarakt,
  • Karasu (Glokom: Göz tansiyonu),
  • Şeker hastalığından kaynaklanan görme bozuklukları (Diyabetik retinopati),
  • Gece körlüğü, gibi rahatsızlıklarda oldukça etkili bir meyvedir.
  • Tavuk karası (retinitis pigmentosa) hastalığının ilerlemesini yavaşlatıcı
Gözle ilgili olarak başkaca
  • Gece görüşünü artırıcı,
  • Göz kamaşmasını giderici,
  • Retinayı güçlendirici, olarak ta kullanılabilir.
Mide rahatsızlıklarıyla ilgili olarak yaban mersini
  • Bulantıyı baskılayıcı
  • Mide kramplarını önleyici ,
  • Ülser önleyici olarak kullanılır


Kullanım şekli
Likapa taze meyve olarak kullanılabildiği gibi kurutulmuş olarak ta kullanılabilir. Diğer yandan marmeladı da oldukça yaygın olarak tüketilmektedir. Aktarlardan elde edilen genelde kurutulmuş meyveler çay şeklinde demlenip içilebilmektedir. Ayrıca meyve sularına katılan bir kokteyl tamamlayıcı olarak kullanıldığı da sık karşılaşılan bir durumdur.
Nasıl Temin Edilebilir?
Yaban mersini meyve olarak büyük marketlerde bulunabilir. Kuru olarak ise genellikle aktarlarda satılır. Öğütülmüş toz olarak yine aktarlarda satıldığı gibi. Tabletler şeklinde extratları da bulunmaktadır. Bu şekildeki ürünleri eczanelerden, aktarlardan veya internet üzerinden online satış mağazalarından alabilirsiniz.

Bin Derde Deva ÇÖREK OTU

Bin Derde Deva ÇÖREK OTU(Hadislerde övülmüş Bitki)(nigella Sativa)
Genel OlarakPeygamber(S.A.V) tarafından övülmüş olan çörekotu bitkisi dünyanın değişik yerlerinde değişik isimlerle bilinir ve destekleyici tedavide de bolca kullanılır. Açık mâvi renkli çiçekler açan ve 20-40 cm boyunda bir senelik, otsu bir bitkidir çörek otu. Yol kenarları ve özellikle ekin tarlaları içinde bulunur. Gövde dik ve kısa tüylüdür. Yaprakların alttakileri saplı, üsttekileri sapsızdır. Çiçekler uzun saplı ve tek tektir. Taç yaprakları iki parçalı ve bal özü bezleri taşıyan 8 tâne küçük parça hâlindedir. Meyveleri çok tohumlu olup, tohumlar siyah renkli ve oval şekillidir. Güney Avrupa, Balkan memleketleri, Kuzey Afrika, Türkiye ve Hindistan’da yetiştirilmektedir.
Tarihi Olarak
Çörek Otu asırlar boyunca, bitkisi ve yağı ile birlikte, Afrika’da, Asya’da ve Ortadoğu’da, günümüzde ise Amerika ve Avrupa’da milyonlarca insan tarafından “sağlıklarını desteklemek için” kullanılmaktadır. Aromatik bir baharat türü ve siyah rengi hariç susam tohumuna benzer olan çörekotu, geleneksel olarak çeşitli durumlar ve tedaviler için mükemmel bir ilaç olarak da kullanılmıştır.,
İslam alimleri de peygamberlerinin övmüş olduğu bu bitkiye bigane kalamamış ve hakkında bolca eser yayınlamışlardır. El-biruni ve ibn-i Sina bunlardan bazılarıdır.
Günümüzde ise özellikle Amerika ve Avrupa’nın elit bilim merkezlerinde çörek otu hakkında araştırmalar yapılmakta ve her geçen gün yıldızı parlayan bu şifalı bitki hakkında kesin kanıtlar elde edilmektedir.
Çörek Otunun Etken Maddeleri
Takriben %21 protein, %38 karbonhidratlar ve %35 bitkisel yağlardan oluşmaktadır. İçeriğindeki aktif maddeler, nigellon, thymoquinon ve uçmayan yağlardır. Diğer maddeler ise, linoelik asit(Omega-6, Omega-3), oleic asit, palmitik asit, kalsiyum, sodium, potasyum, demir, çinko, bakır, magnezyum, selenium, fosfor, vitamin A, vitamin B, vitamin B2, niasin ve vitamin C dir.
Yukarıdaki maddelerden özellikle nigellon ve thymoquinon etken maddeleri çörek otunun destekleyici özelliğiyle doğrudan alakalıdır.

Hangi Hastalıklarda Kullanılır?
1- İlk olarak çörek otu bir hastalık durumunda kullanılabileceği gibi günlük veya gün aşırı olarak öylesine de tüketilebilir. Aşırı alınmadığı taktirde herhangi bir yan etkisi ve zararı bildirilmemiştir.(not: Alerjinizin olmadığını var sayıyoruz.)
2- Çörek otu Bağışıklık sistemini güçlendirir.
3- Vücudu tahrip eden mikroplara karşı vücut direncini artırır.
4- Kanserden AİDS e kadar bir çok hastalıkta kullanılabilir.
5- İltihaplı vakalarda iltihap engelleyici olarak kullanılabilir.
6- Nefes darlığı ve solunum yolları hastalıklarında iyi bir yardımcı etken olduğunu defalarca kanıtlamıştır.
7- Çörek Otu özünün(yağından bahsediliyor) meme, prostat, cilt kanseri gibi bazı kanser türlerinde kanser hücrelerinin gelişmesini yavaşlattığı görülmüştür
8- Bayanlarda sıkça görülen rahim ve vajinal iltihaplara iyi geldiği bilinmektedir. (Bunu, iltihabı ve akıntıyı meydana getiren mantar hücrelerini yutan vücut savunma hücrelerini destekleyerek başarmaktadır.)
9- Çörek Otu Karaciğeri Tahripten Korur şifalı bitkiler
10- Ayrıca bu mucizevi bitki canlılarda biriken zararlı toksik zehirleri de baskılar ve onların vücuttaki zararlı etkilerini en aza indirir. Özellikle hava kirliliği yaşanan illerimizde ki insanlarımızın bu mucizevi bitkiden her gün almaları gerçekten faydalarınadır.
11- Kolon kanserini engeller.
12- Şeker hastalığına Karşı sonderece fatdalıdır.
13- Yüzyılımızın hastalıklarından birisi de alerjidir. Özellikle gelişmiş ülkelerin insanları “nedeni anlaşılamayan bir şekilde” hemen hemen her maddeye karşı alerji geliştirebilmektedir. Çörek otunun alerjik reaksiyonlarda vücudu baskılayıcı rol oynadığı Berlin Charite Ünv. Tarfından kanıtlanmıştır.
14- Egzama gibi rahatsızlıklarda çörek otu iyi bir iyileştiricidir.
15- Romatizmal hastalıklar.
16- Mide rahatsızlıkları ve reflü.
17- Böbrek hastalıkları.
18- Alkolün zararlı etkilerinin en aza indirilmesi.
19- Kalp damar hastalıkları.
20- Anti oksidan oluşu.
21- Kolesterolün düşürülmesi.
22- Hiper Tansiyon(yüksek tansiyon) vakalarında.
23- Uyarıcı etkilerinden dolayı; hemoroit, hepatit, nezle, ishal, öksürük ve tenya gibi etkiler.

En genel Olarak Çörek Otunun Faydaları Şu Şekilde Sıralanabilir;

Zencefil

Genel olarak
Zencefil; tropikal iklim karakterindeki coğrafi alanlarda yaşayan ve yetişen yumru köklü sarımtırak bir bitkidir. Düğümler şeklinde yetişen kökleri genelde toprağın 15-25 cm altındadır. 

 Ülkemizde hobi tarzında yetiştirme denemeleri yapılıyor olsa da aslında ülkemiz ilimine dayanabilecek bir bitki değildir zencefil.
Zencefil özellikle asya, çin, hindistan ve arabistanda çokca tüketilen ve her çeşit "bitkisel" şifa uygulamalarında kullanılan bir bitki çeşididir. Özellikle çin ve hindistan dolaylarında zencefil 2000 yıldır bilinir ve çok aktif olarak kullanılır. Örneğin çinde "zencefil bitkisi"; hazımsızlıklarda ve çeşitli mide hastalıklarında, diare(su kaybı ishal)'de ve mide bulantılarının tedavilerinde kullanılırken, Hindistanda Zencefil bitkisi; genellikle eklem iltihaplanmalarında, colic tedavilerinde(bu bağırsaklarda meydana gelen gaz spazmlarıdır ve oldukca ağrılıdır özellikle çocuklarda sık görülür) ve hayati göstergelerin düzeltilmesinde kullanılır. Aslına bakarsanız zencefil bitkisi bütün bir dünyada aranılan ve sevilen bir çeşit baharattır. Bu bitkinin bu haklı şöhreti özellikle soğuk algınlıklarana birebir olmasından kaynaklanmaktadır. Zencefil bitkisinin soğuk algınlıklarına çok iyi geldiği bütün bir dünyada bilinen bir gerçektir.
Son Olarak; zencefil asya da en azından 4,400 yıldır kullanılan iyi bir baharat ve iyi bir destekleyici şifahi bitki türüdür. Tropikal iklimlerin bereketli topraklarından bütün bir dünyaya armağandır zencefil.
Yapısal Özellikleri -Şekli Özellikleri-

Zencefil yumru şeklinde bir birine geçmiş yuvarlaklar gibi görünen bir köke sahiptir. Bu kök yerin 15-25 cm altında bulunur. Kökün üzerindeki "birbiri içine geçmiş
hissi veren açık veya koyu" halkalar su yüzeyinde yayılan dalgalar gibi yayılım gösterir. Bu bitkinin gövdesi biribirinin içine geçmiş yivli bir yapıya sahiptir. Kısımların kenarından yapraklar çıkar ve bu yapraklar yeşildir. yapraklar henüz küçükken gövdeyi saran vir ok ucu gibidir. büyüdükçe gövdeden ayrılarak yaprak şeklini ve görümünü kazanır.
Bu bitki çiçekli bir bitkidir. Çiçekleri beyaz sarımtırak veya karışık yeşl de olabilir. Pembe olduğu da vakidir(adalarda ki çeşitleri).

Etken Maddeleri nelerdir?
Bu bitkinin etkili oluşunun en önemli nedelerinden birsi uçucu yağlarının olması ve yapısındaki fenol bileşikleridir(shogaols ve gingerols). Ayrıca içerdiği nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminleri de bu bitkiyi önemli yapmaktadır.

Sarı Kantaron



Sarı Kantaron (Latince adı; Hypericum perforatum); halk arasında kanotu, kılıçotu, yaraotu, mayasılotu ve binbirdelik otu olarak bilinir. Avrupa ve Amerika da ise St.John's Wort olarak bilinir.

Sarı Kantaron otu, üzerinde pek çok sarı çiçeği olan bir çalı türü olup, Asya’ dan Amerika’ ya kadar dünyanın pek çok ülkesinde doğada kendiliğinden yetişen ve Ortaçağdan beri güvenle kullanılan bir bitkidir.

Birçok Avrupa ülkesinde bu bitki yan etkisiz bir “Doğal Antidepresan” olarak kullanılıyordu. Depresyon önleyici olarak kullanılmasının nedeni; Sarı kantaronun içerisindeki başta hiperisin olmak üzere ve diğer bileşikler sayesinde, beyin içerisinde sinir uyarılarının iletiminde önemli seviye artışı sağlamasından kaynaklanmaktadır.

Gelişme çağındaki genç kızların, bir süre (Birkaç ay) günde 2 bardak binbirdelikotu çayı içmeleri tavsiye edilir. Bu çay, cinsel organların gelişmesine yardımcı olacak ve adet görme düzensizliklerine son verecektir.

Yapılan araştırmalara göre bitki birçok etken madde içermekte olup; bunlardan en önemlileri hiperisin, flavonoidler, taninler, resin ve prosiyanidinler dir. Hiperisin beyindeki Teta dalgalarını da arttırmaktadır. Teta dalgaları normalde uyku esnasında meydana gelirler ve derin düşünce veya meditasyon, memnuniyet ve yaratıcı düşüncenin artması gibi şeylerle ilişkilidirler.


Uykuda idrar kaçırma da sarıkantaron çayı ile tedavi edilebilir, çünkü bu rahatsızlık genelde ruhsal nedenlerden kaynaklanır.

Sarı kantoron ayrıca, karaciğeri ve safrakesesini güçlendiren önemli bir toniktir.

Sarı kantoron ile ilgili yapılan çalışmalarda; endişe, kayıtsızlık, uyuşukluk, fazla uyuma, uykusuzluk, depresyon ve umursamazlık hissi gibi semptomlarda olumlu gelişmeler görülmüştür.

Hristiyan inancında kutsal bir yeri vardır. Avusturya’da İsa’nın haç kanı, Tanrı kayrası otu ve peygamber kanı gibi isimlerle de anılmaktadır.

Osmanlı ordusu savaşa giderken bu ottan yapılmış yağlar alırlarmış yanlarına ve yaralandıkları zaman yaralarına sürerlermiş çabuk iyleşmesi için, bazı yörelerde kılıçotu adıyla bilinirmiş bu yüzden..

Kanser tedavisinde kullanılan kantaron otu, ilaç yapımı için toplanan özel bir tür olup, genel olarak yurt dışına ihraç edilmektedir. Baharatçılardan alacağınız Kantaron otu kanser tedavisinde kullanılmaz.

Kurt üzümünün faydaları

Batıda Goji Berry ya da wolfberry, ülkemizde ise kurt üzümü olarak anılan meyve yaprak döken çok yıllık odunsu bir bitkidir. Çalı formundaki bitki Tibet ve Çin kökenli olup, ülkemizin değişik yörelerinde de yetişmektedir.
Asya’nın değişik ülkelerinde yüzyıllardır kullanılan, batı ülkelerinde ise son yıllarda değeri anlaşılan goji berrynin küçük kırmızı meyveleri bulunmaktadır. Görünüş itibari ile kızılcığı andıran bu meyvelerin lezzeti yabanmersinine benzer.


Kurt üzümü bir portakaldan 500 kat daha fazla C Vitamini içermektedir. Çok güçlü bir antioksidandır. Bilinen besinler içinde en fazla karotenoid içeren kurt üzümü bu özelliği ile 18,500 puanla en yüksek ORAC değerine sahiptir (ORAC= Oksijen Radikal Absorbasyon kapasitesi). Bunun anlamı ise antioksidan olan bu maddenin vücutta bulunan serbest radikallerle mücadele ederek onları etkisiz hale getirdiği, kanser riskini azalttığı ve yaşlanma etkilerini geciktirdiğidir.
Kurt üzümü kalsiyum, magnezyum, çinko, selenyum, B1, B2, B6, C ve E vitaminleri başta olmak üzere pek çok vitamin, mineral ve aminoasit içermektedir.
Goji berry ya da diğer ismi ile wolfberry taze, kurutulmuş olarak ya da suyu sıkılarak tüketilebilmektedir.
Goji berry, insanın büyüme ve gelişmesini sağlayan hormonları üreten hipofiz bezini uyarmaktadır. Böylece hücre büyüme ve yenilenmesi sağlanır. Hafızayı güçlendirir, uykuyu düzene sokar. Yağ yakılmasını sağlayarak kilo vermeye yardımcı olur.
Cildi güzelleştiren ve gençleştiren bu meyve damar tıkanıklıklarını engeller. Kan dolaşımı ve kalp ritmini düzenleyerek kalp krizi, arteriyoskleroz ve kötü kolesterol yükselmesi (HDL) riskini azaltmaktadır.
Kandaki testesteron düzeyini arttıran kurt üzümü böylece kadın ve erkekte cinsel isteği ve performansı arttırır. Bu nedenle eski bir Çin atasözü “Evinden uzak kalcak olan goji yememeli” der.
Bağışıklık sistemini koruyan ve etkinliğini arttıran meyve iltihaplı hastalıklar, makula dejenerasyonu ve glokom gibi göz rahatsızlıklarında faydalıdır. 100 gram kurt üzümü 370 kalori içermektedir.

Aspir çiçeğinin faydaları


Aspir latince/botanik ismi Carthamus tinctorius olan tek yıllık bir bitkidir. Papatyagiller ailesinin bir üyesidir
Dikenli yaprakları, sert yapıda, uzun, sarı ya da kırmızımsı çiçekleri vardır. Tohumlarından yemeklik yağ da yapılmaktadır. Güneşten fakir, kuru topraklarda rahatlıkla yetişebilen bitki 1 metreye kadar uzayabilir. Fırat Nehri çevresi, İran, Hindistan ve Kuzey Afrika’da yetişir. Bitkisel tedaviler ve gıda olarak kullanımı vardır.
Yalancı safran, boyacı safranı, amerikan safranı ve zaffer adları ile de bilinir. Gerçek safranın çok pahalı olması nedeni ile bazı sektörlerde safran yerine kullanımı bilinmektedir.
Geleneksel bitkisel tedavilerde binlerce yıldır kullanılan aspir özellikle adet düzensizliklerinde faydalıdır. Çiçeklerinin çayı iyi bir adet söktürücüdür. Adet ağrıları, doğum sonrası sancılar, eklem romatizma ve tutuklukları ile karın ağrılarında kullanımı yaygındır.
Aspir çiçeği doğal bir kan düzenleyicidir. Kan dolaşımını arttırır ve pıhtılaşmayı çözer. Sıcak ve keskin bir tadı olan yağı hem yemeklik hem de masaj için kullanılmaktadır.
Aspir çiçeği kızamık gibi döküntülü deri hastalıklarında yaygın olarak kullanılır. Çiçeklerinin çayı haricen yani dışarıdan döküntülere uygulanarak temizliği sağlanır.
Aspir yağı tembel bağırsakları çalıştırdığından müshil olarak kullanılsa da bu yağın doğal formu ile mümkündür. Teknolojik işlemlerden geçen yağda böyle bir özellik bulunmaz.
Aspir yağı kalp hastalıklarını önleyici ve koruyucudur. Sindirim sistemi problemlerinde özellikle laktik asit (süt asidi) birikmesinde faydalıdır.
Aspir bitkisinin yüksek antioksidan özelliklere sahip oldupu son zamanlarda yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Kemik erimesi ve diğer kemik hastalıklarında etkindir. Antibakteriyel özelliği de bulunur. Ateş düşürücü, şişlik indirici ve parazit gidericidir.
Aspir çiçeği solmaya yüz tuttuğunda toplanır ve güneş ışığından uzak tutularak kurutulur. Kurumuş çiçekler tozlaştırılarak ya da bütün halde kullanılır. Günlük en fazla 3 gram kullanılmalıdır.
Aspir çiçeği hamile kadınlar tarafından kullanılmamalıdır. Adet sökücü özelliği nedeni ile düşüklere neden olabilir. Öte yandan kanı seyrelttiğinden pıhtılaşma sorunu olanlarda da kullanılmaz. İşlenmemiş aspir yağı şiddetli ishallere neden olabilir.
Aspir bitkisinin başka bitkilerle bilinen etkileşimi yoktur. Ancak kan sulandıran ilaçlarla birlikte kullanılmamalıdır.
Çiçeğin kurusu bütün halde ya da toz halinde 1 bardak kaynar suya 1 gram bitki şeklinde hazırlanır.

Geven Otunun Faydaları

Baklagiller familyasından bir bitki olan gevenin Latince ismi Astragalus membranaceus’tur. Çok yıllık bir bitki olan geven beyaz-sarı çiçekli 5-10 cm. kadar büyüyebilen yapıdadır. Büyük sarı çiçekleri olan türü tıbbi amaçlı kullanılmaktadır. Bitki otlaklarda yetişir. Anavatanı Batı Asya, Çin, Tayvan ve Kore’dir. Antioksidan özelliği yüksek olan bitki bağışıklık sistemini uyarıcıdır ve ayrıca selenyum açısından çok zengindir. Bitki bağışıklığı güçlendirmek, akciğer ve dalak hastalıklarına karşı kullanılır. Nefes darlığı, kan dolaşımı, ishal, halsizlik, terleme, iştahsızlık için de kullanılmaktadır. Geleneksel Çin tıbbında artrit ve sinir hastalıkları için de kullanımı bulunmaktadır.

Kan şekerini dengeler, vücut iltihaplarını azaltır, hormon sistemini düzenler. Bitki en az altı hafta süre ile kullanıldığında etkilerini gösterir. Alyuvar üretimini uyardığı bilinmektedir. Soğuk algınlığı ve grip şikayetlerini hafifletmek için tavsiye edilir.

Kan dolaşımı ve kalp fonksiyonlarını arttırdığı için kalp – damar hastalıklarında yararlıdır. Pıhtılaşmayı azaltır. İdrar söktürücü, idrarda protein birikmesini önleyici, prostat koruyucudur.

Geven kemoterapi ve radyoterapi alan hastalarda da kullanılmakta ve bu tedavilerin yan etkileri azaltarak, tedavi ediciliklerini arttırmaktadır. Aynı zamanda AİDS hastalığı için de kullanımı vardır.

Yaşlılarda tonik olarak önerilen birki yaşlanma sürecine bağlı olarak gelişen etkileri azaltır ve hücreleri korur. Sindirimi güçlendirir ve zihinsel etkinliği arttırır. Viral enfeksiyonlar, kan şekeri yüksekliği, diyabet, ülser, uykusuzluk, tiroid bezinin fazla çalışması, yorgunluk, cinsel işlev bozukluğu, üreme problemlerinde kullanılmaktadır.
Geven otu kapsül, tablet ya da likit olarak hazırlanabildiği gibi çay olarak içilebilir ya da kökleri kuru olarak yenilebilir. Yemeklerin içine kökler eklenebilir. 3 bardak kaynar su içine 3 gram geven kökü eklenir ve 5 dakika dinlendirilir. Günde 2 ya da 3 bardak içilebilir. Kökler balla karıştırılarak merhem yapılabilir ve yavaş iyileşen yaralara haricen uygulanır.

Geven ateşi yükseltebilen bir bitki olduğundan dikkatle kullanılmalıdır. Ayrıca doğadan toplama yerine güvenilen aktarlardan temin edilmesi gerekir. Zira otun bazı türleri zehirli etkilere sahiptir. Bitkinin sadece kök kısmı kullanılır. 


Mide hassasiyeti olan kişilerde alerjik reaksiyona neden olabilmekle birlikte doğru kullanıldığında güvenli bir bitkidir.
Geven başka bitkilerle kullanıldığında etkilerini arttırır. Ancak kan pıhtılaşmasını önleyici ilaç ve bitkilerle birlikte kullanılmamalıdır.

Kavunun yararları ve şifaî özellikleri

Bilimsel olarak Zuckermelone, Melon, Muskmelon ve Cucumis melo olarak isimlendirilen kavun, ilkbaharda küçük sarı çiçekler açan, yıllık, sürünücü, otsu bir yaz meyvesidir ve birçok hastalığı önlediği, bazı hastalıklara da iyi geldiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Kavunun sülükleri dallanmıştır, yaprakları kalp ve böbrek seklinde, 3-5 loblu, büyük ve tüylüdür. Çiçekleri, bir eşeyli ve bir evcikli olup yaprakların koltuğundan çıkarlar. Meyveleri çeşitli şekil ve renklerde, genellikle de sarı renktedir. Kavun çekirdekleri uzun, elipsoidik veya oval şekildedir.
Kavunun ana yurdu Orta Asya’dır. Dünyanın tropik ve ılıman bölgelerinde kültür olarak ziraatı yapılmaktadır. Dünyaca Ünlü kantalup kavununun esas vatanı Van ve Diyarbakır bölgesidir. Ancak 16. yüzyılda İtalya’da görülmüş olan bu kavun çeşidi Roma yakınındaki Cantalupa’da yetiştirildiği için batıda “kantalup” kavunu olarak anılmaktadır. Avrupa’da en çok tutulan bir kavundur.
Memleketimizde bir hayli kavun çeşidinin ziraatı yapılmaktadır. Trakya ve İstanbul bölgesinde yetiştirilen “topatan” kavunu, ince ve sarı kabuklu olup dayanıksızdır. Bu bölgede yetiştirilen “çitli” denilen kavun kışa dayanıklıdır.
Ege bölgesinde özellikle Manisa ve havalisinde “kırkağaç” kavunu ziraatı oldukça yaygındır. Dayanıklı ve çok leziz olan bu kavunlar aynı zamanda ihraç da edilebilmektedir. Kırkaağaç kavunundan üretilen çeşitleri “hasanbey, altınbaş, dilimli ve hallaç” gibi mahalli isimler almaktadır.
Olgunlaşmadan koparılan kavuna “kelek” adı verilmektedir. Daha çok turşu yapımında faydalanılır.
Kavunun kullanıldığı yerler
Kavun meyve olarak çok yenildiği gibi tohumları (çekirdekleri) de tıbbi olarak kullanılmaktadır. Olgun kavunların çekirdekleri kurutulur. Çekirdekler halk tababetinde öksürüğe karşı (çekirdekleri suda, suyu yarıya ininceye kadar kaynatılıp içilmesiyle) kullanılır.
Kavunun yararları
Yaz mevsiminde yetişen ve çok sevilen meyvelerden olan kavun, B vitamini, brom ve iyot içerir, sinirleri yatıştırır, kanı temizler ve kolay bir uyku uyumayı sağlar.
Kavun; damar tıkanıklığına ve kansızlığa karşı da önerilmektedir. Fakat hazmı karpuza göre daha güçtür. Kavunun şeker oranı fazla olduğu için ölçülü tüketmek gerekir.
Açık renkte ve düz kabuklu olan “bal kavunu” iyi bir C vitamini, A vitamini, potasyum ve çinko kaynağı olarak en değerli olanlar arasında yer almaktadır.

Yulaf guatr hastalığını önlüyor

Uzmanlar, guatr hastalığına yol açan tiroidin düzenli bir şekilde işlev görmesi için yulafın ideal bir besin olduğunu belirtiyor ve bol bol yulaflı gıdalar tüketilmesini tavsiye ediyor.
Tiroid bezi yavaş çalıştığı zaman bitkinlik, soğuğa karşı dayanıksızlık ve çabuk üşüme gibi sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor.
Tiroid ile birlikte kan dolaşımı da yavaşlıyor. Halsizlik ve baş dönmesi gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Bu konuda şikayetleriniz varsa, kahvaltıda her gün düzenli olarak yulaflı yiyecekler tüketin.
Ayrıca, nekahat dönemindeki hastalar için yulaf çok yararlı bir besin. Vücut bitkin olduğu zaman, yulaf her türlü fiziksel ve beyinsel yorgunluğu giderip, zindelik veriyor.
Çok enerjik bir besin olduğu halde, son derece hafif ve hazmı da kolay.
Yulaf, vücuda doğru miktarda karbonhidrat, B grubu vitaminleri, demir, fosfor ve kalsiyum sağlayarak, kas ve kemikleri güçlendiriyor.
Yulaf, dişleri koruyor ve sinir sisteminin düzenli çalışmasına yardımcı oluyor.

Hemorid hastalığına iyi gelen şifalı bitkiler

Anal bölgenin varisi olarak tabir edilen hemorid, sfinkter (makat) damarlarının genişleyerek deforme olması hastalığıdır. Halk arasında basur olarak da bilinen hemoroid çok ağrılı, hatta kanamalı olarak görülebilir.
Hemorid rahatsızlığında eğer yoğun kanama probleminiz var ise mutlaka bir genel cerrahi uzmanına başvurmalı ve gereken tedaviyi almalısınız.
Hemorid hastalığının tedavisi için kullanabileceğiniz bitkisel tedavi yöntemlerinden birkaçı aşağıdadır.

Toz zerdeçal ile hemoroid tedavisi
Toz zerdeçal hemoroid için çok faydalıdır. Aktif maddesi kurkumindir. 1 silme tatlı kaşığı zerdeçal (yaklaşık olarak 3 gram), ortalama 30-90 mg kurkumin içerir. 200 mg/gün’lük dozlarda (yaklaşık 2-4 silme tatlı kaşığı toz) zerdeçalın antienflamatuvar, antikanserojen ve antiaterojenik olduğu gösterilmiştir. Şimdiye kadar bilinen bir yan etkisi yoktur.

Karahalle ile hemoroid tedavisi
Karahalle bitkisi taş kadar sert bir bitkidir ve kahve çekirdeğine benzer. 100-150 gram karahelleyi çok az miktarda sade veya sıvı yağ ile, kısık ateşte, sürekli karıştırmak suretiyle pişirin. Pişirilen karahelle çekirdekleri yumuşak bir kıvam alacaktır. Altını kapatıp, ılıyıncaya kadar bekleyin ve ılıyan çekirdekleri cam bir kavanozda saklayın. Hemoroid şikayetlerinizin yoğun olduğu günlerde, yemeklerden önce, günde 2-3 kez 1 adet çekirdeği çiğneyin.

Kuşburnu ile hemoroid tedavisi
Kuşburnunu yıkayıp temizledikten sonra, pelte kıvamına gelinceye kadar pişirin. Elde ettiğiniz pelte ılıyınca, bu pelteyi makat bölgesine tampon yapacak şekilde koyun. Üzerine naylon kapatarak çamaşırınızı giyin ve oturun.

Sülük ile hemoroid tedavisi
Son dönemlerde tıbbında önemle üzerinde çalıştığı sülük tedavisi hemoroid ve ilerlemiş varis vakalarında oldukça iyi sonuç vermekte. Sülük tedavisini yapan pek çok merkez bulunmakta. Ama önemli bir hatırlatma yapalım. Tedavide kullanılan sülükler başka birinde daha kullanılırsa hepatit ve AIDS gibi hastalıkların yayılması açısından risk teşkil etmektedir.

Kayısının faydaları

İçerdiği bol miktardaki B vitamini sayesinde birçok hastalığa karşı koruyucu özelliği bulunan kayısı, bağırsakları çalıştırıcı özelliğiyle kabızlığa da iyi geliyor. Uyku sorunu çekenler için de birebir olan kayısının çabuk sinirlenen ve stresli olanlar için de faydası olduğu biliniyor.
İştah açıcı ve hazmı kolaylaştırıcı etkisi ile doktorlar tarafından çocuklara ve hastalık sonrasındaki nekahat devresindeki kişilere tavsiye edilen kayısıyı midesi zayıf olanların çok fazla tüketmemesi gerekiyor.
Birçok bitkinin olduğu gibi kayısının faydaları da saymakla bitmiyor. Şifalı bitki olarak kayısı maskesi ve kayısı kürü yaparak cildinizi dış etkenlerden koruyabileceğinizi ve daha pürüzsüz, yumuşak ve güzel bir cilde kavuşabileceğinizi biliyor musunuz?
Ayrıca kayısı, sivilce ve siyah noktalar için de vazgeçilmezlerin başında geliyor. Uzmanlar, taptaze, pırıl pırıl ve pürüzsüz bir cilt için kayısı tüketip kayısı ile yapılan cilt bakım kürlerini ve güzellik maskelerini tavsiye ediyor.
Kayısı (Prunus armeniaca), Gülgiller familyasından gelir. Şekerpare, Şam, Tokaloğlu, Darende, İmrahor, Hacıkız, Hasanbey, Muhittinbey, Canino, J Foulon, Precoce de Colomer ve Screare gibi pek çok çeşidi vardır. Kayısının kendiliğinden yetişen yabanisine zerdali adı verilir.
Kayısı; yaş kayısı, kuru kayısı, kayısı suyu, kayısı hoşafı, kayısı çekirdeği olarak tüketilmektedir. Kayısı’nın ana vatanı tarihi olarak Türkistan yani Orta Asya’dır. Kayısı; 5000 yıldır Türkistan yani Orta Asya bölgesinde bilinmekte ve tarımı yapılmaktadır.

Kayısının faydaları

Karaciğeri koruyan şifalı bitkiler

Bilimsel araştırmalarla bazı bitki ve gıdaların karaciğere fayda sağladığı, bu bitkilerin içindeki bazı maddelerin, kimyasal elementlerin, vitaminlerin ve enzimlerin sayesinde karaciğere fayda sağladığı tespit edildi.
İşte karaciğer sağlığına katkıda bulunan ve karaciğer hastalıklarının tedavisinde önemli rol oynayan şifalı bitkiler…
Acı marul yapraklarından ve kökünden yapılan çay, karaciğer, dalak ve böbreklerin faaliyetlerini düzenler.
Adaçayı (bir miktar kurutulmuş) 1 litre suda kaynatılarak içildiğinde, karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.
Aşk otu tohumları, bir bardak su içinde 6 saat bekletilerek içilir. Karaciğer, dalak, mesane ve böbreklerin çalışmasını düzenler.
Ayva; şeker, tanen ve bol miktarda vitamin içerir. Karaciğer tembelliğine faydalıdır.
Civan perçemi ve domates, karaciğer hastalıklarına iyi gelir.
Enginar, cynarin içerdiği için karaciğer ve safra kesesinde biriken nikotin, alkol ve yağın vücuttan atılımını sağlar.
Hint safranı kökü ve çalısı kaynatılarak içildiğinde, karaciğer ve safrakesesi rahatsızlıklarını giderir.
Karahindiba, kuşkonmaz, havuç, enginar, zeytin, kereviz, turp, zeytinyağı ve greyfurt, karaciğer yetersizliği ve büyümesine iyi gelir.
Maydanoz, karaciğer şişkinliğinde etkili olur.
Marul, karaciğer ve dalak şişmesine iyi gelir.
Melek otu, karaciğeri kuvvetlendirir.
Turp, karaciğer şişliğini yok eder.

Kırmızı lahananın faydaları

Uzmanların sofralarımızdan eksik etmememizi önerdiği kırmızı lahananın vücut direncini artırmaktan hastalıklara karşı koruyucu özelliklere kadar birçok faydası var. İşte günde en az bir tabak yenmesi gereken kırmızı lahananın faydaları…
Kırmızı lahanayı sofranızdan eksik etmeyin
Kırmızı lahana vücut direncini arttırıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Dahası, insan sağlığına faydası saymakla bitmiyor.
İşte kırmızı lahananın bilinen faydaları:
- Balgam söktürücüdür. Yumuşatıcı ve hazmettirici özellikleri vardır.
- Haricen iyi bir yara iyileştiricisi ve ağrı kesicidir.
- Lahana tohumu dahilen kurt düşürücü ve idrar söktürücü olarak kullanılır.
- Yaralı ve şiş ayaklara yapraklar ezilerek sarılırsa çok yararı olur.
- İçerdiği kimyasallar nedeniyle bedenin hastalıklara karşı direncini arttırır.
Kırmızı lahana nasıl yenmeli?
Kırmızı lahanayı doğrayıp bol tuz ile derin bir kapta bir gün bekletin.
Ertesi gün elinizle suyunu sıkıp süzdürdükten sonra kavanoza doldurun.
Ağzına kadar üzüm sirkesiyle doldurup, salata yapmaya hazır hale getirin.
İsteğe göre roka, dilimlenmiş zeytin, mısır konservesi ilave edip salata yapın.
Bu şekilde yaptığınız salata size sağlık aşılayacak.