18 Nisan 2011 Pazartesi

Abdülkâdir Geylânî

Büyük İslam alimlerinden ve evliyanın meşhurlarından. Künyesi Ebu Muhammed'dir. Muhyiddin,
Gavsü'l-Azam, Kutb-i Rabbani, Sultan-ı Evliya, Kutb-u Azam gibi lakaplarla anılmaktadır. Babası Ebu
Salih Musa bin Abdullah, annesi Fatıma binti Ebu Abdullah Ümmü'l-Hayr'dır. Babasının ismi
kaynaklarda farklıdır. Peygamber efendimizin soyundan olup, hem seyyid hem şeriftir. 1077 (H. 471)de
İran'ın Geylan şehrinde doğdu, 1166 (H. 561)da Bağdat'ta vefat etti. Kabri Bağdat'tadır.
Önce doğduğu yer olan Geylan'da ilim öğrenmeye başladı. Küçük yaşta Kur'an-ı kerimi ezberledi.
Daha sonra Bağdat'a gidip, zamanın meşhur alimlerinden ilim tahsiline devam etti. Fıkıh ilmini, Ebu
Hattab Mahfuz, Ebü'l-Vefa, Ali bin Ukayl, Ebu Hüseyin bin Kadı Ebu Ya'la ve diğer fıkıh alimlerinden;
hadis ilmini, Ebu Galib bin Bakıllani, Ebu Said Muhammed bin Abdülkerim, Ebu Cafer ve diğer hadis
alimlerinden; tasavvuf ilmini ise, Ebu Salih hazretlerinden, Şeyh Ebu Sa'id Ali Mahzumi'den ve
Ebü'l-Hayr Muhammed bin Müslim Debbas'tan tahsil etti. İlim tahsilini tamamladıktan sonra vaz ve
ders vermeye başladı. Derslerine devam edenler arasında pekçok alim ve salih yetişti. Fıkıh ve hadis
ilimlerinde müctehidlik derecesine yükseldi. Önceleri Şafii mezhebinde iken, Hanbeli mezhebinin
ortadan kalkmak üzere olduğunu görerek Hanbeli mezhebine geçti. Böylece bu mezhep yayıldı. Bir ara
vaz ve ders vermeyi bırakıp, yalnızlığı tercih ederek, inzivaya çekildi. Bütün vakitlerini ibadet ve nefis
mücadelesiyle geçirdi. Bir müddet bu hayata devam eden Abdülkadir Geylani, tekrar ders , vaz ve
fetva vermeye başladı. İki mezhepte de fetva verirdi. Pekçok kimse onun sohbetleri ile olgunlaştı; beş
yüz Yahudi ve Hıristiyan onun huzurunda Müslüman oldu. Tam kırk sene on üç çeşit ilim ve fende ders
verdi. Tasavvufta en yüksek dereceye ulaştı. Tasavvuftaki yoluna onun ismine izafeten "Kadiriyye" adı
verildi. Ondan ilim ve feyz alan binlerce talebesi çeşitli memleketlere giderek İslamiyeti anlattılar.
Pekçok kerameti görülen Abdülkadir Geylani, Bağdat'ta vefat etti. Cenaze namazını kılmak üzere
görülmemiş bir kalabalık toplandı. Cenaze namazını oğlu Abdülvehhab kıldırdı. Bağdat'ta defnedildi.
İlmi ile amel ederdi. Konuşması gayet açık ve pek tesirliydi. Sorulan zor sualleri, rahatlıkla, doyurucu
bir tarzda cevaplandırırdı. Bütün güzel huylar sanki onda toplanmıştı. Az konuşur, çok susardı. Kim
olursa olsun, kapısını çalan herkesi kabul eder, geri çevirmezdi. Cuma günü hariç, evinden dışarı
çıkmazdı. Doğruyu söylemekten asla çekinmezdi. Zamanın halifesi, Said isminde birini kadı tayin
edince, minberde; "Müslümanlara en zalim birini kadı tayin ettin. Yarın alemlerin Rabbi huzurunda
bakalım ne cevap vereceksin?" diye haykırdı. Orada bulunan halife bu doğru sözü işitince çok ağladı
ve hemen adı geçen kadının vazifesine son verdi. Merhametsiz bir kimse onu görünce kalbi yumuşar,
korku ve heybet hissederdi. Zayıflara yardım eder, fakirleri doyurur, misafirsiz gece geçirmezdi.
Kendisine kötü davrananları affeder, köleleri satın alarak azad ederdi. Her gün bin rek'at namaz kılar,
Müzzemmil ve Rahman surelerini okurdu. İhlas suresini en az yüz kere okur, her farz namazdan sonra
hatim okumaya devam ederdi.
Abdülkadir Geylani pekçok kerametler göstermiş, manevi sahada yüksek makamlara kavuşmuştur.
Zamanın imamı olup, asrının kutbu, o zamanda yetişen evliyanın en üstünü idi. İlim ve amelde eşi ve
benzeri pek az bulunurdu. Kerametleri günümüze kadar mütevatir olarak nakledilmiştir.
Buyurdu ki: "Küçüktüm. Arefe günü çift sürmek için tarlaya gittim. Öküz ile tarlayı sürüyordum. Bir ara
"Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emir olunmadın." diye bir ses duydum. Korktum, hemen eve
döndüm ve anneme gidip; “Beni Hak tealanın yolunda bulundur ve izin ver Bağdat'a gidip ilim
öğreneyim.” dedim. Annem sebebini sorunca, işittiklerimi anlattım. Annem ağladı, babamdan miras
kalan 80 altının 40 tanesini kardeşime ayırıp kalanını da koltuğumun altına dikip gitmeme izin verdi.
Doğruluktan ayrılmamam için benden söz aldı; beni Bağdat'a uğurladı. "Haydi Allah sana selamet
versin oğlum. Allah için senden ayrıldım. Kıyamete kadar bir daha yüzünü göremem." dedi. Küçük bir
kafile ile Bağdat'ın yolunu tuttum. Hemedan yakınlarından eşkiya yolumuzu kesti. İçlerinden biri; “Ey
fakir! Senin bir şeyin var mı?” dedi. Kırk altınımın olduğunu söyledim. İnanmadı. Alay ettiğimi
zannederek bırakıp gitti. İkincisi gelince ona da aynı cevabı verdim. İki eşkiya, reislerine gidip durumu
anlattılar. Reis beni çağırdı. Yanına gittim. Paran var mıdır? dedi. Kırk altınım olduğunu söyleyince,
dediğim yeri söküp, altınları çıkardılar. Reisleri; "Niçin doğru söyledin?" deyince; "Anneme doğru
olmak için söz verdim. Hıyanet edemem." diye cevap verdim. Eşkiyaların reisleri bunları duyunca çok
ağladı. "Bu kadar senedir ben, beni yaratıp yetiştirene verdiğim söze hıyanet ediyorum." dedi. Tövbe
etti. Kafilede bulunan diğer eşkiyalar da tövbe edip aldıkları malları geri verdiler."
Kadiriyye yolunun kurucusu ve büyük bir mürşid-i kamil olan Abdülkadir Geylani hazretleri buyurdu ki:
"İnsan kendini Kelime-i tevhide, yani "La ilahe illallah" demeye alıştırmazsa, ölüm döşeğinde iken onu
hatırlaması ve söylemesi güç olur."
"Allah adamlarının huzurunda üç sıfatla bulunulur: Alçak gönüllülük, iyi geçinmek ve kötülüklerden
arınmış bir kalp. Hakiki yaşamak; nefsin arzularını, haram ve zararlı isteklerini yerine getirmemek
demektir."
"Allahü tealaya en yakın olan, ahlakı güzel, kalbi rahat olandır. En üstün amel, kalbin Allah'tan
başkasına yönelmemesidir."
"Bid'at yoluna sapmayınız! İtaat ediniz, muhalif olmayınız! Sabrediniz, sızlanmayınız! Sabit kalınız,
ayrılıp dağılmayınız! Bekleyiniz ümit kesmeyiniz! Özünüzü günahtan temizleyiniz, kirletmeyiniz! Hele
Mevlanızın kapısından hiç ayrılmayınız!"
"Kalbinde, bir kimseye düşmanlık veya sevgi hali bulursan, onu önce Kur'an-ı kerime, sonra dinin emir
ve yasaklarına arz et! O kimse onlara göre sevimli ise, sen de sev! Kötü ise, sen de kötü gör! Hiç
kimseyi kovma! Hiç kimseye darılma! Kimsenin aleyhinde konuşma!"
Abdülkadir Geylani hazretlerinin yazmış olduğu pekçok kıymetli eserlerinden bazıları: 1)
Günyet-üt-Talibin, 2) Fütuh-ul-Gayb, 3) Feth-ur- Rabbani, 4) Füyuzat-ı Rabbaniyye, 5)
Hizb-ül-Besair, 6) Cila-ül-Hatır, 7) El-Mevahib-ur-Rahmaniyye, 8) Yevakit-ül- Hikem, 9) Melfuzat-ı
Geylani, 10) Divanu Gavsi'l A'zam'dır.
Abdülkadir Geylani'nin hayatını ve menkibelerini anlatan pekçok eser yazılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder