Osmanlı devlet adamı ve şairlerinden. Arnavutluk ileri gelenlerinden Prevezeli Ahmed Dino Beyin
oğludur. 24 Mart 1843 tarihinde bir Salı günü Preveze’de doğan Abidin Paşa, tahsilini tamamladıktan
sonra, silahşörlük hizmetiyle saraya girdi. Bir süre sonra doğum yeri olan Preveze’de mutasarrıf
muavinliği ve merkez kaymakamlığı yaptı. İzmir’deki vazifesinden sonra, Sofya mutasarrıflığı ve Bosna
komiserliğinde bulundu. Bosna’dayken Devlet-i aliyyenin borçlanması, borsa muameleleri ve maliye
hakkında yazdığı kitabını Maarif Nezaretinin izniyle bastırdı. 1877’de Rus Harbi sonunda Epir sınırı için
Yanya’da toplanan olağanüstü komisyon başkanlığında, 1878’de de Diyarbekir, Elazığ ve Sivas illeri
ıslahat işleri birinci komiserliği vazifelerinde bulundu. 1879’da Sivas ve Selanik illeri valiliklerine ve aynı
sene vezirlik rütbesiyle Hariciye nazırlığına getirildi. Ayrıca Babıali’de çok önemli komisyonlarda
bulunduğu gibi, emir üzerine mebusların halk tarafından birinci ve ikinci dereceden seçimine dair
yapılacak tüzüğün taslağını hazırladı. Üç ay bu vazifede kaldıktan sonra, mecidi nişanıyla Adana
valiliğine tayin edildi.
Dört sene dokuz ay kaldığı bu vazifedeyken Abidin Paşa, Mesnevi-i Şerif’i tercüme ve şerh etti. 1885
senesinde Sivas valiliğine tayin edildiyse de bir sene sonra Ankara valiliğine getirildi. Sekiz sene kadar
bu vazifede bulunan Abidin Paşa, 1894 senesinde Cezayir-i Bahrisefid (Akdeniz adaları) valiliklerine
atandı. 1906 senesinde Yemen işlerini ıslahla ilgili komisyonda görevli iken, 1908 yılında İstanbul’da
vefat etti. Kabri, Fatih Camii bahçesindedir.
Abidin Paşa vazifeli bulunduğu yerlerde idareciliği ve davranışları ile kendini halka sevdirmişti. Ana dili
Türkçeden başka Arapça, Farsça, Arnavutça, Fransızca ve Rumcayı çok iyi bilirdi. Rumca şiirleri
İstanbul ve Paris’te yayınlanmıştır.
Abidin Paşa, Mesnevi-i Şerif’in birinci kıt’asının şerhini yapınca, bir nüshasını da Cevdet Paşaya
göndermişti. Cevdet Paşa, onu, böyle bir şerhi, özellikle devrin diliyle yazmasından dolayı takdir
etmiştir. Fakat Cevdet Paşa asıl konuya Abidin Paşanın; "Mesnevi-i Şerif, altı cildden ibaret olup,
altıncı cildin nısfı sanisiyle yedi cild üzere bulunur.” demesi üzerine geçmiş ve bütün mesnevilerin altı
cild olduğunu belirterek düzme olan yedinci cild üzerinde geniş olarak durmuştur. Paşa, çeşitli
cephelerden bu cildi ele almış ve Celaleddin-i Rumi hazretlerinin olmadığını isbat etmiştir.
Abidin Paşa da üçüncü defa bastırdığı encümenin birinci cildinde Cevdet Paşanın bu haklı tenkidi
karşısında eski fikrinden dönmüştür.
Abidin Paşa, Mesnevi şerhinde, Mesnevi’nin birinci beyti olan:
Bişnev ez ney çün hikayet miküned,
Ez cüdayiha, şikayet miküned.
“Dinle neyden nasıl anlatıyor, ayrılıklardan şikayet ediyor.” beytinin açıklamasını yaptıktan sonra,
şerhine başlayarak, ney’in, insan-ı kamil olduğunu dokuz şekilde isbat etmektedir. Bunlardan birincisi
şu şekildedir: “Neyden maksad, arif ve akıllı insandır ki, ağzından daima aşıkane, leziz ve manidar
sözler çıkar. Bu beytin ikinci mısraında “Ez cüdayiha şikayet miküned” (Ayrılıklardan nasıl şikayet
ediyor.) buyrulması, arifin, yani Allah adamının ruhani alemden ayrılıp dünyada bulunmasından,
kendini gurbette hissetmesinden ve üzücü, daima değişip duran hadiselere giriftar olmasından şikayet
etmesidir.
Mesnevi-i Şerif’in bu ilk beytinde Celaleddin-i Rumi kuddise sirruh işitme işiyle ilgili olan "Bişnev" (işit)
emri ile söze başlamaktadır. Bundan maksadı, hem beyan buyurdukları ney’in sedası tabii olarak
işitilmeye muhtaç, hem de işitme duyusunun diğer duyu organlarından ve uzuvlarından daha faziletli,
değerli olmasındandır. İşitme organı ve duyusundan sonra uzuvların en kıymetlisi olan göz bile, yalnız
bazı sınırlı ve maddi şeyleri görebiliyor. Kulak ise, maneviyatı, akıl ile idrak olunabilen şeyleri, yani
ma'kulatı ve birçok hikmetleri işitebilmektedir. Allahü tealanın peygamberleri (ala nebiyyina ve
aleyhimüssalevatü vetteslimat) bütün insanlık için iki cihanın saadetine vesile olan Allahü tealanın emir
ve yasaklarını tebliğ için, tabii olarak işitenlerin, işitme duyusuna müracat ederlerdi. Göz, ışıksız
vazifesini yapamamaktadır. Kulak ise zahiri yardımcılara muhtac olmayıp, daima binlerle çeşit ses ve
sedayı işitip, idrak eder ve aklın nurunu malumatını her şeyden ziyade artırır ve insanın kadrini yüceltir.
Mesnevi’nin bu beytinden arifin, yani veliyy-i kamilin ney’e benzetilmesinde bazı hikmetler mevcuttur.
Mesela, ney önce kamışlıkta bulunuyordu. Kesilmemişken daima büyüyüp gelişiyor, taze hayat
buluyordu. Kesildikten sonra ise kurudu. İşte arifin ruhu da, ruhlar aleminde nihayetsiz manevi nimet
ve lezzetlere mazhar iken, dünyaya gelince, adeta ab-ı hayat gibi olan o ruhlar aleminden mahrum
kaldığından susuz kalmış kamış gibi kurudu.
Abidin Paşanın başka eserleri de vardır. Bunlar; 1) Alem-i İslam'ı Müdafaa: Bir Hıristiyan papazın
Kur’an-ı kerim hakkındaki görüşlerine cevaptır. 2) Meali-i İslamiyye: İslam dininin değeri ve
üstünlükleri hakkındadır. 3) Seadet-i Dünya: Ahlakla ilgilidir. 4) Kaside-i Bürde Tercümesi'dir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder