Bir devre adını yazdıran büyük siyaset adamı. 1899’da Aydın’da doğdu. Babası, Katibzade ailesinden
İbrahim Edhem Bey, Annesi Aydın’ın ileri gelen ailelerinden Haci Alipaşazadelere mensup Tevfika
Hanımdır. Her iki aile de yüzyıllarca önce Rumeli’den gelip Anadolu’ya yerleşmişlerdir.
Tahsile İzmir İttihad ve Terakki Mektebinde başlayan Adnan Menderes, İzmir Amerikan Kolejinde
eğitim gördü. Bir müddet ara verdikten sonra Ankara Hukuk Fakültesini bitirdi. 1916’da Birinci Dünya
Harbine yedek subay olarak katıldı. Suriye’ye görevli giderken yolda, harbin bitmesi üzerine geriye
döndü. İzmir’de görevlendirildi. İstiklal Harbi esnasında arkadaşları ile beraber Aydın’da "Ayyıldız
Çetesi”ni kurdu. Daha sonra Söke’de Piyade Alay Yaveri olarak savaşa katıldı. Savaştan sonra
"İstiklal Madalyası" aldı.
Fethi Okyar tarafından kurulan Serbest Fırkanın Aydın İlçe teşkilatını açarak il başkanı oldu. Bu parti
kapatılınca CHP’ye girdi ve yine Aydın il başkanı oldu. 1931’de CHP Aydın milletvekili seçildi. 1945
yılına kadar TBMM’de komisyon raportörlüğü yaptı. 1945 yılında Saracoğlu Hükumetinin getirdiği
toprak kanunu tasarısını şiddetle tenkid ederek 16 Mayıs 1945’te komisyondan istifa etti. Bir müddet
sonra yaptıkları muhalefetten dolayı Adnan Menderes, Fuad Köprülü, Refik Koraltan, CHP’nin Disiplin
Kurulu tarafından 12 Haziran 1945’te partiden ihrac edildiler. Celal Bayar ise hem partiden hem de
milletvekilliğinden istifa etti. Bu hareketler Demokrat Partinin 7 Ocak 1946’da kurulmasına sebep oldu.
Adnan Menderes, 1946 yılında Demokrat Partiden Kütahya milletvekili olarak meclise girdi. Parti içinde
Celal Bayar’dan sonra ikinci adam durumuna geldi. Bu tarihten itibaren siyasi hayatın önemli
şahsiyetleri arasında sayılır. 1946 yılında yapılan seçimlerde 62 milletvekili ile meclise giren Demokrat
Parti içinde baş gösteren ayrılıkları çözümledi. 14 Mayıs 1950 seçimlerinin büyük bir ekseriyetle
kazanılmasında büyük rolü oldu. Adnan Menderes 10 yıllık Demokrat Parti iktidarının tek başbakanıdır.
Bu zamana kendi adını verdirdi. İktidarı zamanında beş hükumet kurdu. Bu 10 yıllık devre Türkiye’nin
iç ve dış siyasetinde önemli olayların olduğu bir zamandır. Ziraatın makinalaşmasına, yol, baraj,
modern fabrikaların yapılmasına, büyük şehirlerin imar edilmesine çok önem verildi. Sosyal alanda,
sosyal sigorta sistemi geliştirildi. Büyük işçi hastaneleri yapıldı. Hafta tatili ücretli oldu, işçi sendikaları
kuruldu. Kültür alanında büyük üniversiteler, teknik okullar, lise ve ortaokullar açıldı. Büyük çapta
kalkınma hareketine girişildi.
Dış siyasette: Nato’ya giriş (18 Ocak 1952). Balkan Antlaşması (9 Ağustos 1954), Bağdat Paktı (24
Şubat 1955), Kıbrıs konusunda Zürich Antlaşmaları yapıldı.
Bilhassa 1960 yılında talebe hareketlerinin fazlalaşması, hoşnutsuz grubun devamlı memleketi
hadiselere sürüklemesi; Silahlı Kuvvetlerin ihtilal yapmasına sebep oldu. 27 Mayıs 1960 günü Türk
Silahlı Kuvvetleri yönetime el koyduğunu millete ilan etti. Eskişehir’e gitmiş olan Adnan Menderes
yanındakilerle beraber tutuklanıp Ankara’ya getirildi. Ankara’da Harp Okulunda bir müddet kaldıktan
sonra yargılanmak üzere Yassıada’ya gönderildi. Yassıada’da Milli Birlik Komitesince kurulan Yüksek
Adalet Divanı tarafından DP ileri gelenleri ile birlikte kuruluşu, usülleri ve kararları hala tartışılan bir
mahkemede muhakeme edildiler. Sonunda idama mahkum oldu. Karar, Milli Birlik Komitesince
onaylanınca 17 Eylül 1961’de İmralı Adasında idam edildi. 1990'da çıkarılan kanunla, itibarlarının
iadesi karara bağlandı. Aziz naaşı, rahmetli Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın naaşlarıyla birlikte,
İmralı’dan alınarak 17 Eylül 1990 tarihinde, başta Cumhurbaşkanı ve hükumet erkanı olmak üzere
milletvekillerinin ve halkın katıldığı bir törenle İstanbul’da Adnan Menderes Bulvarı Topkapı çıkışında
yapılan Anıt Mezara nakledilmiştir.
Türkiye Gazetesinde, 1 Eylül 1989’dan itibaren 15 gün yayımlanan, “Aydın Menderes Anlatıyor: İşte
Hayatımız” başlıklı yazı serisinde, Aydın Menderes babası Adnan Menderes için şunları söylüyor:
“Rahmetli babam Allah korkusu ve millet sevgisiyle yaşardı. Adnan Menderes milletiyle bütünleşmiş bir
liderdi. Kafasının içinde kabına sığmayan bir Türkiye vardı. Haksızlıkları sevmez, adam kayırma veya
farklı muameleye çok kızardı. Büyük ideallerin ve hedeflerin insanıydı. Ufku çok genişti. Milletinde fani
olmuştu. Çok inançlıydı. Her sabah evden okuyarak, dua ederek ayrılırdı. İnşaallah sözü olmadan
konuşmazdı. Son derece güçlü ve enerjik bir insandı. Başkasının derdi yüzüne aynen aksederdi.
1957’de Ankara’yı sel bastığında, felaketzedelere bizzat yardım ederken, kendisi sel sularına
kapılmaktan son anda kurtarılmıştı. İnsanların sıkıntı ve üzüntü çekmesini katiyyen istemeyen bir ruh
haletine sahipti. Öfkesi aynen “mart karı” gibiydi. Katiyyen kin tutmayan, kızsa bile bir iki dakika sonra
herşeyi unutan, onu telafi etmek için özürler dileyen, yollar arayan bir insandı. Öfkeli halinde bile
ağzından incitici, kırıcı bir söz çıktığı görülmemiştir. Küfür, kötü söz söylediği, kendi emsalinin
altındakilere kızdığı, yanında çalışanları kırdığı hiç vaki olmamıştır. Mütevazi idi ve son derece
duygusaldı. Mantıksız, muhakemesiz iş yapmaz, haksızlıkları sevmezdi. İman, inanç, Allah korkusu,
edep, milleti sevmek ve onu büyük bilmek, insanlara hizmet en bariz vasıflarıydı.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder