21 Nisan 2011 Perşembe

Ahmet Yesevi

Orta Asya Türkleri arasında İslamiyeti yayan büyük alim ve veli. İsmi Ahmed bin Muhammed bin
İbrahim bin İlyas olup, “Pir-i Türkistan, Hazret-i Türkistan, Hazret-i Sultan, Hace Ahmed, Kul Ahmed
Hace” lakablarıyla da bilinir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Türkistan’ın Yesi şehrinde
doğduğu için Yesevi diye meşhur olmuştur. 1194 (H. 590) senesinde Yesi’de vefat etti. Vefat tarihi
hakkında başka rivayetler de vardır.
Küçük yaştan itibaren babasından feyz alan Ahmed Yesevi büyük alim Baba Arslan’ın talebesi oldu.
Onun kalblere hayat ve huzur veren sohbetlerinde bulundu. Teveccühlerine kavuşarak kısa zamanda
tasavvufdaki yüksek derecelere ulaştı. Küçük yaşta meşhur oldu. Baba Arslan hazretlerinin vefatından
sonra onun manevi işaretiyle Buhara’ya giderek Ehl-i sünnet alimlerinin en büyüklerinden olan Yusuf-ı
Hemedani’den manevi ilimleri tahsil etti. İcazet alıp talebe yetiştirmekle vazifelendirildi. Hocasının
vefatından sonra bir müddet Buhara’da kalıp, talebe yetiştirmekle meşgul oldu. Bir müddet sonra
talebelerin terbiye ve yetiştirilmesini Yusuf-i Hemedani’nin en büyük talebesi olan Abdülhalık
Gondüvani’ye havale edip, Yesi’ye döndü. Türklere İslamiyetin emir ve yasaklarını anlatmaya ve
talebe yetiştirmeye burada devam etti. Talebeleri günden güne çoğaldı, büyüklüğü ve kıymeti kısa
zamanda Türkistan, Maveraünnehr, Horasan ve Harezm’e yayıldı. Zamanında bulunan alimlerin ve
evliyanın en büyüklerinden, en üstünlerinden oldu. Dine olan bağlılığı sebebiyle, şaşırıp yoldan
çıkmışlara sözleri kısa zamanda te’sirli oldu. Yetiştirdiği talebelerin her biri bir memlekete giderek,
İslamiyeti doğru olarak öğretip yaydılar. Dergahı fakir, yetim ve çaresizler için sığınak yeri idi.
Şöhretinin yayılması, pekçok kerametlerinin görülmesi, kendisini çekemeyenlerin dedikodularına
sebep oldu.
Ahmed Yesevi hazretlerinin zamanında Türkistan’a ilk Türk-İslam devletlerinden Karahanlılar hakimdi.
Bu devlet zamanında İslam dininin Seyhun Nehri boyları ile ahalisi göçebe olan Kazak-Kırgız,
memleketlerinde kolayca yayılmasını sağladı. Sade bir Türkçe ile söyleyip yazdığı derin manalı
“hikmet” denen sözleriyle tekke edebiyatının ilk temsilcilerinden oldu ve nasihatlerde bulundu.
Çocukluğundan itibaren Resulullah efendimizin sünnetine uymakta hiç gevşeklik göstermeyen Ahmed
Yesevi, 63 yaşına geldiği zaman, yer altında bir çilehane yaptırıp girdi ve burada vefatına kadar
devamlı ibadet ve Allahü tealayı düşünmekle meşgul oldu. Kendisini vefat etmiş, kabre konmuş
şekilde hissederek Allah korkusu ile ibadetlerini yaptı. Burada evliyalık yolundaki makam ve dereceleri
kat kat arttı. Pir-i Türkistan Ahmed Yesevi hazretleri, 1194 (H. 590) senesinde vefat etti. Türkistan’ın
Yesi şehrinde, Seyhun Nehrinin sağ sahilinde defnedildi. Kabri üzerindeki muazzam türbeyi ve
külliyesini Timur Han (1370-1405) inşa ettirmiştir.
Ahmed Yesevi hazretleri vakitlerinin çoğunu Allahü tealaya ibadet ve taat etmekle, talebelerine zahiri
ve batıni ilimleri öğretmekle geçirirdi. Kendisini ve talebelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için sanatla
uğraşır ve elinin emeği ile geçinirdi. Herkese iyilik eder, kimseye sıkıntı vermezdi. İnsanların saadet ve
kurtuluşu için çalışırdı.
Ahmed Yesevi’nin sade bir Türkçe ile söyleyip, derin manalı veciz sözleri ve Hikmet adlı şiirleri Divan-ı
Hikmet adlı eserinde toplandı. Sohbet tarzında ve sade Türkçe ile söylenen hikmetleri kısa zamanda
doğuda Çin hudutlarından, batıda Akdeniz ve Marmara sahillerine kadar yayıldı. Divan-ı Hikmet
aslında İslamiyeti ve İslam ahlakını öğreten bir ahlak ve din kitabıdır.
Ahmed Yesevi ayrıca Anadolu’daki Türk edebiyatının yeşerip, gelişmesine zemin hazırlamış ve Yunus
Emre gibi şairlerin yetişmesine sebeb olmuştur.
Buyurdu ki: “Ey dostlar! Sakın ha cahil olanlarla dostluk kurmayınız.”
“Gönlünde Allahü tealanın aşkını taşıyanlar dünya ile tamamen alakalarını kesmişlerdir. Bunlar halk
içinde Hak ile olurlar. Bir an Allahü tealayı unutmazlar.”
“Kafir bile olsa hiç kimsenin kalbini kırma. Kalb kırmak, Allahü tealayı incitmek demektir.”
“Gönlü kırık zavallı ve garib birini görürsen, yarasına merhem koy, yoldaşı ve yardımcısı ol.”
Gönül verme dünyaya
Sakın girme harama
Hakkı seven aşıklar
Hep helalden yemişler
Dünya benim diyenler
Cihan malın alanlar
Akbaba kuşu gibi
Haramlara dalmışlar
Hoca Ahmed bilmişsin
Hak yoluna girmişsin
Hak yoluna girenler
Cemalullah görmüşler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder