22 Nisan 2011 Cuma

Ali Bin Abdullah Bin Abbas

Abbasi hilafetinin kurucuları Seffah ve Mansur’un dedesi. Kaynaklarda Ebu Muhammed, Ebu Abdullah
ve Ebü’l-Fadl ve el-Medeni künyelerinin olduğu bildirilmiştir. Rivayete göre, 660 (H.40) senesi
Ramazan-ı şerif ayında doğup, Şam mıntıkasında Medine-i münevvere yolu üzerinde Şerad denilen
yerde 736 (H.118) tarihinde vefat etti. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin amcası hazret-i
Abbas’ın, oğlu Abdullah’tan torunudur. Annesi Kınde kabilesinden, Zür’a binti Müşerrih bin
Ma’dikerib’dir. Tabiinin büyüklerindendir.
Ali radıyallahü anh bir gün Abdullah bin Abbas’ı öğle namazında göremeyince, yanındakilere; “İbn-i
Abbas niçin gelmedi?” diye sordu. Onlar da bir çocuğunun olduğunu söylediler. Ali radıyallahü anh
namazı kılınca, orada bulunanlara; “Haydi İbn-i Abbas’a gidelim.” dedi. İbn-i Abbas’ın yanına varınca,
tebrik edip; “Bir çocuğunun olduğunu duyunca Allahü tealaya şükrettim. Oğlun mübarek olsun. İsmini
ne koydun?” diye sordu. Abdullah ibni Abbas; “Sen isim vermeden bize isim vermek yakışır mı?” dedi.
Hazret-i Ali çocuğu getirmesini söyledi. İbn-i Abbas çocuğu getirince, kucağına alıp, damağını
parmağıyla ovalayarak tahnik yaptı. Hayır duada bulunup; “İnsanlar ve sultanlar sana hizmet
edeceklerdir.” dedi. Çocuğu, Abdullah ibni Abbas’a verirken; “Al bu melikler babasını, ismini Ali,
künyesini künyem olan Ebü’l-Hasan koydum.” dedi. Ali bin Abdullah halife Abdülmelik bin Mervan’ın
isteği üzerine bu künyesini Ebu Muhammed şeklinde değiştirmiştir.
Ali, Abdullah ibni Abbas’ın en küçük çocuğu idi. Vakar ve heybet sahibi olup, gayet uzun ve cüsseli idi.
Yolda giderken, bir binek üzerine bindiği ve yanındakilerin de yürüyerek gittikleri sanılırdı. Sesi gür ve
pek yakışıklı idi.
Hicazlılar kendisine çok hürmet ederlerdi. Hac veya ömre için Mekke-i mükerremeye gittiğinde,
Kureyşliler Mescid-i Haram’daki ilim meclislerini ve dini sohbetlerini bırakırlar, ona olan hürmet ve
saygılarından, meclisine gelirlerdi. Harem’den çıkıncaya kadar o kalkarsa kalkar, oturursa oturur,
yürürse yürürlerdi. Emevilerden Velid bin Abdülmelik, Suriye’de Şerad denilen yerde Humeyme adlı
köyü, Ali bin Abdullah’ın mülkiyetine verdi. O da Hicaz’dan ayrılıp, ailesiyle birlikte buraya yerleşti.
Çocuklarının çoğu burada dünyaya geldi. Emevilerle daima sulh halinde olup iyi geçiniyordu. Devamlı
ibadetle meşgul oluyor ve onlardan herhangi bir talepte bulunmuyordu. Kendisi sakin bir zat olmasına
rağmen, oğlu Muhammed pek hareketli birisi idi. Humeyme’de boş durmamış, Abbasi hilafetine zemin
hazırlayan faaliyetlerde bulunmuştu.
Ali bin Abbas’ın çok namaz kılmaktan dizleri nasırlaşmıştı. Bu sebeple ona çok ibadet eden ve dizleri
nasırlaşmış manasına Züs-Safinat denirdi. Ali bin Abbas’ın ibadete bu derece düşkünlüğüne sebeb
olan hadise şöyledir: O, Abdurrahman bin Eban bin Osman’ın çok ibadet yaptığını görmüştü. Bunun
üzerine kendi kendine; “Ben, Resulullah’a daha çok yakınım, benim ondan daha çok ibadet yapmam
lazımdır.” dedi ve kendisini ibadete verdi.
Babası Abdullah ibni Abbas, Ebu Hüreyre, İbn-i Amr, Abdullah bin Cübeyr, Abdullah bin Mervan bin
Hakem’den rivayette bulundu. Kendisinden de çocukları, Muhammed, İsa, Süleyman ve Minhal bin
Amr,Sa’d bin İbrahim, Zühri, Habib bin Ebi Sabit, Eban bin Salih ve başkaları rivayette bulunmuştur.
Az hadis-i şerif rivayet etmiştir. Hadis-i şerif rivayetinde sika (güvenilir)dır.
Rivayet ettiği hadis-i şeriflerden ikisi şunlardır:
Ali bin Abdullah babasından rivayet etti. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Verdiği
rızıklarla beslediği için, Allahü tealayı seviniz. Allahü tealayı sevdiğiniz için beni seviniz. Beni
sevdiğiniz için, Ehl-i beytimi seviniz.”
“Kim istigfara (Allahü tealadan af ve magfiret istemeye) iyi sarılırsa, Allahü teala, ona her türlü
keder ve sıkıntıda bir ferahlık ve rahatlık, darlık zamanında ise, çıkış ihsan eder. Onu hiç
ummadığı yerden rızıklandırır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder