19 Nisan 2011 Salı

Ahmet Haşim

Asrımız şair ve edebiyatçılarından. 1883’de Bağdat’ta doğdu. Sülalesinden birçok alim yetişmiştir.
Babası devlet memuru olduğundan onunla beraber bulunamadı. 8 yaşında annesini kaybetti. 12
yaşına kadar düzgün bir tahsil görmedi. 1895’te İstanbul’a geldi. Babası önce Nümune-i Terakki
Okuluna, ertesi sene de Galatasaray Sultanisine yatılı olarak verdi. Ahmed Haşim alışmadığı bu
çevrede tamamen içine kapanık bir duruma düştü. Okulda en sevdiği ders edebiyat, en beğendi hoca
da Ahmed Hikmet (Müftüoğlu) idi.
1907’de Sultani’yi bitirdikten sonra Reji idaresine girdi. Hukuk Fakültesine girmesine rağmen
bitiremedi. Daha sonra İzmir Sultanisine Fransızca öğretmeni olarak tayin edildi. İki senelik bir
çalışmadan sonra İstanbul’a dönerek Maliye Nezaretinde tercümanlık yaptı. Çeşitli dergiler neşretti.
Birinci Cihan Harbine yedek subay olarak katıldı. Savaş dönüşü, Osmanlı Bankasında çalıştı. Aynı
zamanda Güzel Sanatlarda ve Harp Akademilerinde ders verdi. 1921 yılında o ana kadar yazdığı
şiirlerini toplayarak Göl Saatleri adı altında bastırdı.
1924 yılında Avrupa seyahatine çıktı. Paris’te Türk Edebiyatının Bugünkü Eğilimleri adlı bir makale
yazdı. 1926’da ikinci şiir kitabı olan Piyale’yi neşretti. 1929’da Demiryolları İdare Heyetine girdi.
1932’de tedavi için Frankfurt’a gitti. Seyahat hatıralarını daha uzun bir kitapta toplayıp yayınladı. 4
Haziran 1933’te Kadıköy’de vefat etti.
Ahmed Haşim, 1908 sonrası ferdiyetçi şiir tarzının en büyük ustalarından idi. Şiire merakı okul
sıralarında başlamış, ilk şiirlerini 1901 yılında Mecmua-i Ebediyye’de yayınlamıştır. Daha sonraki
şiirlerinde Fransız Sembolizminin etkisinde kalmıştır. Bu etki, yayınlamış olduğu Göl Saatleri ve
Piyale adlı kitaplarında açıkça görülmektedir.
1909 yılında Fecr-i Ati topluluğuna dahil oldu. Daha sonra tamamen sembolizmin etkisine girdi. Şiirle
ilgili görüşlerini Piyale adlı kitabının başındaki mukaddimede özetlemiştir. Ona göre, şair ne bir hakikat
habercisi, ne bir belagatlı insan, ne de bir kanun koyucudur. Şairin dili nesir gibi anlaşılmak için değil,
duyulmak üzere vücud bulmuş ortak bir dildir. Daha sonra Yahya Kemal’in tesirinde kalmış ve birlikte
halis Türk şiirini müdafaa ederek büyük hizmette bulunmuştur.
Ahmed Haşim nesir alanında da eser vermiştir. Nesirlerinin lisanı şiirlerininkinden daha sadedir.
Eserleri:
Şiirleri : Göl Saatleri ve Piyale isimli iki kitapta toplanmıştır.
Nesirleri ise; Gurabahane-i Laklakan (1928), Bize Göre (1928). Frankfurt Seyahatnamesi (1933).
MERDİVEN
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...
Sular sarardı... Yüzün perde perde solmakta,
Kızıl hevaları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller,
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller.
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer.
Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl hevaları seyret ki akşam olmakta...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder